The union has a dominant influence on the conservative party.
- Sendikanın muhafazakâr bir parti üzerinde baskın bir etkisi var.
In order to learn an indigenous or minority language, it is often necessary to learn the dominant language of the region or country.
- Yerli veya azınlık dilini öğrenmek için, genellikle bölgenin veya ülkenin baskın dilini öğrenmek gereklidir.
Why did the FBI raid Tom's house?
- Neden FBI Tom'un evine baskın yaptı?
The Melbourne police raided the bookstore for violating censorship laws.
- Melbourne polisi sansür yasalarını ihlal ettiği için kitapçıya baskın düzenledi.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
- Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
Man fears disasters such as floods and fires.
- İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.
We had flooding because of last week's heavy rains.
- Geçen haftanın sağanak yağışları nedeniyle su baskınımız vardı.
In the wake of the heavy rain, there was a major flood.
- Şiddetli yağmurun ardından büyük bir sel baskını oldu.
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.
The police have made hundreds of drug busts across the country.
- Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.
Our army took the kingdom by surprise.
- Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.