baştan

listen to the pronunciation of baştan
التركية - الإنجليزية
anew
baş
afresh
all over

It's happening all over again. - Bu yeni baştan oluyor.

Now I have to start all over again. - Şimdi her şeye baştan başlamalıyım.

from the beginning, from the start
(Tıp) de novo
beforehand
initially
from the word go
from the very beginning
denovo
baştan çıkarmak
seduce
baş
top

It's not a suitable topic for discussion. - Tartışma için uygun bir başlık değil.

Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit. - Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.

baş
{i} beginning

At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning. - O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.

Birth is, in a manner, the beginning of death. - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.

baş
{i} leader

Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit. - Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.

baş
{i} head

It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters. - Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council. - Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.

baş
main

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

Hinduism is the main religion in India. - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.

baş
{s} initial

I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk. - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.

The couple carved their initials in an oak tree. - Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.

baştan sona
over

Tom carefully read over the contract. - Tom sözleşmeyi dikkatli bir şekilde baştan sona okudu.

He painted the door over white. - Baştan sona kapıyı beyaza boyadı.

baştan savmak
skirt
baştan savmak
put off
baştan çıkarıcı
tempting
baştan çıkarmak
inveigle
baştan çıkarıcı
seductive

None of this is very seductive. - Bunun hiç biri çok baştan çıkarıcı değil.

Success can also be seductive. - Başarı aynı zamanda baştan çıkarıcı olabilir.

baştan çıkarmak
entice
baştan çıkarmaya çalışmak
solicit
baştan başa incelemek
examine thoroughly
baştan savma
Slipshod, shoddy, sloppy, slack, perfunctory, botched, cursory
baştan savma bir şekilde
In a slapdash manner, perfunctorily
baştan savma yapmak
Skimp
baştan ayağa
from top to toe
baştan ayağa
cap a pie
baştan ayağa kadar
(Konuşma Dili) from head to foot, altogether
baştan aşağı
from head to foot, from top to bottom; entirely, throughout
baştan aşağı
from top to bottom, from head to foot, from end to end, throughout
baştan aşağı süzmek
to eye from head to foot
baştan aşağı süzmek
look up and down
baştan aşağı ıslatmak
wet through
baştan başa
thru
baştan başa
thro

The two boys traveled throughout the land. - İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.

baştan başa
throughout
baştan başa
from end to end, entirely
baştan başa
from top to bottom
baştan başa
(Hukuk) overall
baştan başa
through

The two boys traveled throughout the land. - İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.

baştan başa değiştirmek
sweep clean
baştan başa okumak
to read from cover to cover
baştan beri
from the off
baştan beri
from the outset
baştan beri
all along

Sami was the killer all along. - Sami baştan beri katildi.

baştan farzetmek
presuppose
baştan itibaren
from the first
baştan kıça kadar
fore and aft
baştan savma
run around
baştan savma
a) slipshod, shoddy, sloppy, slack, perfunctory, botched, cursory b) slapdash, perfunctorily
baştan savma biçimde yapmak
perform perfunctorily
baştan savma cevap
quibble
baştan savma yapmak
fudge
baştan savma yapmak
shuffle through smth
baştan savma yapmak
underdo
baştan savma yapmak
to botch
baştan savma yapıvermek
improvise
baştan savmacı
dabbler
baştan savmalık
cursoriness
baştan savmalık
evasiveness
baştan savmalık
sketchiness
baştan sona her şey
gamut
baştan sona kadar
from beginning to end
baştan yapmak
redo
baştan çıkaran
seducer
baştan çıkaran
perverter
baştan çıkaran kadın
temptress
baştan çıkaran kimse
tempter
baştan çıkaran kimse
seducer
baştan çıkaran kimse
Lothario
baştan çıkaran kimse
debaucher
baştan çıkarma
seduction
baştan çıkarma
enticement
baştan çıkarma
inveiglement
baştan çıkarmak
wile
baştan çıkarmak
pervert
baştan çıkarmak
debauch
baştan çıkarmak
corrupt
baştan çıkarmak
entice away
baştan çıkarmak
lead astray
baştan çıkarmak
misguide
baştan çıkarmak
tempt
baştan çıkarmak
deprave
baştan çıkarmak
to tempt, to seduce, to entice, to pervert, to corrupt, to debauch
baştan çıkarmak
allure
baştan çıkartmak
vamp
baştan çıkarıcı
languorous
baştan çıkarıcı
enticing
baştan çıkarıcı kadın
siren
baştan çıkarıcılık
seduction
baştan çıkmak
to go astray
baştan çıkmak
go to the bad
baştan çıkmış
depraved
baştan çıkmış
astray
Balık baştan kokar su dipten bulanır
(Atasözü) Trouble starts either by senseless leadership or by underground activities
balık baştan kokar
(Atasözü) Trouble starts either by senseless leadership or by underground activities
balık baştan kokar
(deyim) a fish rots from the head down

When an organization or state fails, it is the leadership that is the root cause.

yeni baştan yazmak
rewrite
baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

The Prime Minister has resigned. - Başbakan istifa etti.

Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man. - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.

baş
capital

The capital of Italy is Rome. - İtalya'nın başkenti Roma'dır.

Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo. - Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.

baş
{i} potato

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
baş
tete
baş
(Havacılık) course

I might flunk the course. - Kurda başarısız olabilirim.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

baş
key

Self confidence is the key to success. - Kendine güven başarının anahtarıdır.

Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else. - Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.

baş
cardinal
baş
{s} general

The president granted a general pardon. - Başkan genel af ilan etti.

The mayor addressed the general public. - Belediye başkanı genele hitap etti.

baş
parent

You'll get into trouble if your parents find out. - Ailen anlarsa başın belaya girer.

I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident. - Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

Tom stuck his nose where it didn't belong. - Tom başkalarının işine burnunu soktu.

My glasses started to slip down my nose. - Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.

baştan çıkarmak
betray
baş
principal

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson bizim başkanımız.

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson, bizim başımız.

baş
bow

He bowed to me as he passed by. - O, geçerken beni başıyla selamladı.

They shake hands instead of bowing. - Başla selamlama yerine tokalaştılar.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

Masterpieces are only successful attempts. - Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.

His masterpiece has not appeared yet. - Onun başyapıtı henüz görünmedi.

baş
nob

Nobody but John has heard of it. - John'dan başka hiç kimse onu duymadı.

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

baş
primary

The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America. - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

baş
grand

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

My grandfather nodded and smiled at me. - Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.

baş
primus
baş
premier

The premier is likely to resign. - Başbakan muhtemelen istifa edecek.

Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America. - Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

At first each man had paid $10. - İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.

This style of hairdressing first appeared in the early 19th century. - Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.

baş
proto-
baş
chief

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors. - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

The accident was caused chiefly by the unpredictable weather. - Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.

baş
base

Baseball season has begun. - Beyzbol sezonu başladı.

A relationship based on total honesty is bound to fail. - Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.

baş
kingpin
baştan çıkarmak
allude
baş
chıef
sil baştan
(start) From scratch

Get these going, start from scracth, ok?.

sil baştan
(Sıfat, zarf) De novo
baş
basis

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

He lived alone in the forest. - Ormanda yalnız başına yaşadı.

According to the weather forecast, the rainy season will set in before long. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

Tom wants to be a successful architect. - Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.

Laurent Weber is the archbishop of Portland. - Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.

baş
off

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

All beginnings are difficult. - Bütün başlangıçlar zordur.

In love, there are only beginnings. - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

Whatever has a beginning also has an end. - Başlangıcı olanın sonu da vardır.

baş
ending

Olivia couldn't give an ending to the story. - Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.

The film had a great beginning, but the ending wasn't believable. - Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.

baş
pate
bir baştan/uçtan bir başa/uca
(traversing, looking at, surveying, filling a place) from one end to the other, from end to end
en baştan
from the rough
en baştan
from the very beginning
iki baştan olmak
(for something) to be possible only if both sides are in agreement about it
suyu baştan/başından kesmek
to tackle a problem at its root
ta baştan
right from the word go
yeni baştan
over again

If you had to do it all over again, what would you do differently? - Yeni baştan yapman gerekse neyi farklı yapardın?

It's happening all over again. - Bu yeni baştan oluyor.

yeni baştan
afresh
yeni baştan
over again, afresh
yeni baştan yapmak
reconstruct
yeni baştan yazma
rewriting
التركية - التركية
Başından alarak, bir kez daha, yeniden
baştan aşağı
Hepsi, bütünü, bir uçtan öbür uca kadar
baştan başa
Başından sonuna kadar, bir uçtan bir uca
baştan başa
Tamamen, bütünüyle, hepsi bir arada
baştan savmacı
Bir işi yapmamak veya savsaklamak için bahane bulan, başından savan veya atan
baştan savmacılık
Bir işi yapmamak için bahane bulma işi
baştan sona
Daima, her zaman
BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
yeni baştan
Baştan başlayarak, yeniden
الإنجليزية - التركية

تعريف baştan في الإنجليزية التركية القاموس.

baş
baştan