We carried out our mission successfully.
- Biz görevimizi başarıyla yerine getirdik.
The surgery was successfully completed.
- Ameliyat başarıyla tamamlandı.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Some people identify success with having much money.
- Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.
His achievements were acknowledged.
- Onun başarıları kabul edildi.
Your achievements cannot be compared with mine.
- Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
It was an awesome accomplishment.
- O harika bir başarıydı.
That was our biggest accomplishment.
- O bizim en büyük başarımız.
The player performed a wonderful feat.
- Oyuncu, harika bir başarı gerçekleştirdi.
The international space station is an amazing feat of engineering.
- Uluslararası uzay istasyonu inanılmaz bir mühendislik başarısıdır.
They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
Every win fails eventually.
- Her kazanan sonunda başarısız olur.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
I have serious doubts about their plan succeeding.
- Onun planının başarısı hakkında ciddi şüphelerim var.
We came very close to succeeding.
- Biz başarıya yaklaştık.
This deed became one of the most emblematic milestones of the Revolution.
- Bu başarı, devrimin en simgesel kilometre taşlarından biri oldu.
Success in life calls for constant efforts.
- Hayatta başarı sürekli çaba gerektirir.
With all his efforts, he couldn't succeed.
- Tüm çabaları ile, o başarılı olamadı.
The show was a success.
- Gösteri bir başarıydı.
She wanted to show off her cleverness during class, but she failed.
- O ders sırasında akıllılığını göstermek istedi ama o başarısız oldu.
His last play was a big hit.
- Onun son oyunu büyük bir başarıydı.
The new movie was a big hit.
- Yeni film büyük bir başarıydı.