bölünmek

listen to the pronunciation of bölünmek
التركية - الإنجليزية
split

That crisis threatened to split the nation in two. - O kriz milleti ikiye bölünmekle tehdit etti.

go to pieces
to be divided; to break up, to split
to be divided, be partitioned
split off
splinter off
divide
be divided
(Matematik) to be divided
be separated
split up
fall into
divided
fall
branch
disintegrate
break up
segment
furcate
bölünme
{i} separation
böl
divide into
bölünme
secession
bölünme
{i} rent
bölünme
(Kimya) hydrolysis
böl
{f} divided

Mother divided the cake into three parts. - Annem pastayı üç parçaya böldü.

Tom divided the pie into three equal parts. - Tom pastayı üç eşit parçaya böldü.

böl
hyphenate
böl
{f} forked
böl
divide

Mother divided the cake into three parts. - Anne pastayı üç parçaya böldü.

The equator divides the globe into two hemispheres. - Ekvator dünyayı iki yarımküreye böler.

bölünme
dichotomy
bölünme
division

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

bölünme
cleavage
bölünme
partition

There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine. - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.

bölünme
disunion
böl
dividing
ağ gibi bölünmek
reticulate
bin parçaya bölünmek
fall apart to pieces
bin parçaya bölünmek
fly apart
böl
divvy
böl
split

Tom has a split personality. - Tom bölünmüş bir kişiliğe sahiptir.

Let's split the reward fifty-fifty. - Ödülü yarı yarıya bölüşelim.

böl
divideinto
bölünme
division, separation into parts
bölünme
splitting
bölünme
fission
bölünme
segmentation
bölünme
split

That crisis threatened to split the nation in two. - O kriz milleti ikiye bölünmekle tehdit etti.

bölünme
schism

Helen's forum experienced an irreconcilable schism over whether to use one or two oven mitts. - Helen'in forumu bir veya iki fırın eldiveni kullanılıp kullanılmayacağı üzerine uzlaşmaz bir bölünme yaşadı.

bölünme
schizo
bölünme
dislocation
bölünme
kinesis
bölünme
scission
uykusu bölünmek
for (one's) sleep to be interrupted
التركية - التركية
Bir bütün, belirli bölümlere, parçalara ayrılmak: "Saçları biraz evvel taranmış gibi intizamlı, ortasından ikiye bölünmüş."- P. Safa
Bir bütün, belirli bölümlere, parçalara ayrılmak
bölünme
Yarışta toplu olarak koşarken birbirinden ayrılma
bölünme
Bölünmek işi
bölünme
Hücrelerin, belli bir büyüklüğe varınca eşit bölümlere ayrılıp çoğalması
bölünmek
المفضلات