Tom dikkat çekmek istemiyordu.
- Tom didn't want to attract attention.
Ben dikkat çekmek istemiyordum.
- I did not want to attract attention.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Ben dikkat çekmek istemiyordum.
- I did not want to attract attention.
Senin önerin çok cazip ama onun hakkında düşünmek zorunda kalacağız.
- Your offer is very attractive, but we will have to think about it.
Bu düşünce çok cazip.
- The idea is very attractive.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
- The coral reef is the region's prime attraction.
Mary çok cazibeli bir kadın.
- Mary is a very attractive woman.
Bu günlerde orada Çekicilik Kanunu hakkında birçok konuşma var ama ben böyle bir şeyin var olduğunu sanmıyorum.
- These days there is a lot of talk about the Law of Attraction, but I don't think such a thing exists.
Bu kitap için herhangi bir çekicilik hissediyor musun?
- Do you feel any attraction for this book?
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Onun karizmasının çekiciliği diğer insanları dinlettirdi.
- The attractiveness of his charisma made other people listen.
Bu, bu tür bir cihaz için cazip bir fiyat.
- It's an attractive price, for this sort of device.
Senin için cazip bir teklifim var.
- I've got an attractive proposition for you.
Cazibe yeterince açık.
- The attraction is obvious enough.
Åland adalarının en önemli cazibeleri samimi insanlar ve güzel manzara.
- The most important attractions of the Åland Islands are the friendly people and the beautiful scenery.
Onu cazibeli buluyor musun?
- Do you find him attractive?
Mary çok cazibeli bir kadın.
- Mary is a very attractive woman.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- Children often cry just to attract attention.
O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
- He's attracted to Asian girls.
Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
- Tom seems attracted to Mary.
Aslında onu sevmiyorum, sadece ilginç buluyorum.
- It's not that I seriously like him. I just find him very attractive.
Tokyo benim için en az ilginç şehirdir.
- Tokyo is the least attractive town to me.
Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
- Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
- She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
Gezegenlerin kütlesi evrensel çekim yasasına göre hesaplanır.
- The mass of the planets is calculated according to the law of universal attraction.
Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
- Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- What do you find attractive about her?
Advertising is designed to attract customers.
His big smile and brown eyes instantly attracted me.
A magnet attracts iron filings.
That's a very attractive offer.
He is an attractive fellow with a trim figure.
... starting to attract the interest of some big names and ...
... been able to attract so far. ...