تعريف at time في الإنجليزية التركية القاموس.
- bu zamanlarda
- at a time
- bir seferde
Bir seferde bir şey yapın.
- Do one thing at a time.
Tom'un bir seferde sadece bir ziyartçisi olması gerekiyor.
- Tom is only supposed to have one visitor at a time.
- at the time
- o zaman
O zaman, Tom odadaki tek kişiydi.
- Tom was the only person in the room at the time.
Bay Clinton, o zamanlar Arkansas'ın valisiydi.
- Mr. Clinton was governor of Arkansas at the time.
- at this time
- bu arada
- at times
- zaman zaman
Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.
- Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.
Zaman zaman depresyona girerim.
- I get depressed at times.
- at times
- bazen, arasıra
- at a time
- birden
Birisi bir seferde birden fazla şey yapamaz.
- One can't do more than one thing at a time.
Hiç kimse bir defada birden daha fazla şey yapamaz.
- No one can do more than one thing at a time.
- at this time
- şu aralar
Şu aralar yorumum yok.
- I have no comment at this time.
- at this time
- bu aralar
Bu aralar yorumum yok.
- I have no comment at this time.
Bu aralar, bulunmak için buradan daha güvenli bir yer yok.
- At this time, there's no safer place to be than right here.
- at times
- arada bir
O arada bir saldırganlaşır.
- He gets tough at times.
- at times
- bazen
Hoşuma gittiğin kadar, bazen su katılmamış bir pislik olabildiğini de düşünüyorum.
- As much as I like you, I think you can be a total jerk at times.
Bazen onu anlayamıyorum.
- At times I can't understand him.
- at that time
- o zamanda
O zamanda biz çocuktuk.
- We were children at that time.
O, o zamanda uyuyor olabilir.
- He might have been sleeping at that time.
- at that time
- o zamanlarda
- at the time
- (Bahsi geçen) o zaman(lar)da
- at a time
- bölüm bölüm a little
- at that time
- o zaman
Keşke o zaman bütün hikayeyi bana anlatsaydın!
- If only you had told me the whole story at that time!
O zaman Kuzey Amerika'da birkaç tane yol vardı.
- Few roads existed in North America at that time.
- at the time
- tam
Ben o zaman Tom'la birlikte tam oradaydım.
- I was right there with Tom at the time.
