Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
- We must hurry if we want to arrive at the station on time.
Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
- I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
Kaza ben gelmeden önce oldu.
- The accident happened previous to my arrival.
Onun geç gelmesi nedeniyle planlarımız değişti.
- We changed our plans because of her late arrival.
Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.
- Possibly, the accident will delay his arrival.
Keiko onun güvenli bir şekilde gelişini ona bildirdi.
- Keiko informed him of her safe arrival.
İtfaiyeciler umutsuzca olay yerine ulaşmak için çalışıyorlar. Umarız çok geç olmadan varırlar!
- Firefighters are trying desperately to reach the scene of the accident. Let's hope they arrive before it's too late!
Tarifede varış saatine baktım.
- I looked up the arrival time in the timetable.
Ben varışını bekliyorum.
- I await your arrival.
O, ben varmadan önce oldu.
- It happened prior to my arrival.
İşyerine ter içinde gelmek istemiyorum.
- I don't want to arrive all sweaty at work.
Erken gelmek için elimden geleni yapacağım.
- I'll try my best to arrive early.
Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.
- The storm prevented her from arriving on time.
Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
- The storm prevented us from arriving on time.
Tom ve Mary yeni gelenler arasındaydı.
- Tom and Mary were among the new arrivals.
Zamanında gelmediği için Tom Mary'ye özür dilemelidir.
- Tom should apologize to Mary for not arriving on time.
Tom Mary'yi zamanında gelmediği için azarladı.
- Tom scolded Mary for not arriving on time.
Şimdi gelen otobüs, İç Hatlar Terminali 1 üzerinden Uluslararası Terminale gidiyor.
- The bus now arriving is going to the International Terminal via Domestic Terminal 1.
Peron 2'ye gelen tren 4:35'te Shibuya'ya gidecek.
- The next train arriving at platform 2 will depart for Shibuya at 4:35pm.
Biz bekledik ama o ulaşamadı.
- We waited but he failed to arrive.
Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
- Truman arrived at the White House within minutes.
İngiltere'den bir hafta önce geldiler.
- They arrived from England a week ago.
Misafirler geldiğinde, o piyano çalıyordu.
- She was playing the piano when the guests arrived.
Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
Tom gelir gelmez gidelim.
- Let's leave as soon as Tom arrives.
O gelir gelmez gidelim.
- Let's leave as soon as he arrives.
We arrived and booked in.
He had finally arrived on Broadway.
He died before I arrived.
- He died previous to my arrival.