Mary walked first, and Tom came behind.
- Önce Mary yürüdü, ve Tom arkada geldi.
Unable to keep up with his friends, he fell behind at last.
- Arkadaşlarına ayak uydurmadığı için, o sonunda geride kaldı.
All his friends backed his plan.
- Bütün arkadaşları onun planını destekledi.
He never turns his back on a friend in need.
- Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
Company policy precludes fraternization between co-workers.
- Şirket politikası, farklı mevkilerdeki meslektaşları arkadaşlık etmekten men ediyor.
I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
- Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
- Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
Please move to the rear of the bus.
- Lütfen otobüsün arkasına doğru ilerleyin.
The speeding vehicle skidded and crashed head-on into the rear-end of a truck before the driver could say Jack Robinson.
- Hız aracı Jack Robinson diyemeden önce kaydı ve bir kamyonun arkasına direkt çarptı.
Your right taillight is busted.
- Sağ arka lamban patlamış.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
Sami felt a little bit superior to his friends.
- Sami kendini arkadaşlarından biraz üstün hissetti.
I've decided to end our friendship.
- Arkadaşlığımızı bitirmeye karar verdim.
Who needs friends! They'll just betray you in the end.
- Kimin arkadaşlara ihtiyacı var! Onlar sonunda sana ihanet edeceklerdir sadece.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
I've been to Osaka to ask after my sick friend.
- Hasta arkadaşımın hatırını sormak için Osaka'ya gittim.
A friend of mine can speak Hindi fluently.
- Bir arkadaşım akıcı bir biçimde Hintçe konuşabilir.
The horse rose on its hind legs.
- At arka ayaklarının üzerinde yükseldi.
Her boyfriend was not supportive.
- Erkek arkadaşı destekleyici değildi.
He has a wealthy supporter behind him.
- Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
- Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.
There's one small cat hiding behind the car.
- Arabanın arkasında saklanan küçük bir kedi var.
Your father's friends aren't his only supporters.
- Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
He has a wealthy supporter behind him.
- Arkasında zengin bir destekleyicisi var.