anlatılamaz

listen to the pronunciation of anlatılamaz
التركية - الإنجليزية
indescribable
unexplainable
inexpressible
unaccountable
incommunicable
nameless
ineffable
indefinable
untold
anlat
{f} recount

He recounted the accident to me as if he had seen it with his own eyes. - O bana kazayı kendi gözleriyle görmüş gibi anlattı.

He recounted an interesting story to us. - O bize ilginç bir hikaye anlattı.

anlat
tell
anlat
commentate
anlat
{f} telling

Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes. - Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.

I remember Tom telling me about the time he and Mary had climbed Mt. Fuji. - Onun ve Mary'nin Fuji dağına tırmandıkları zamanı Tom'un bana anlattığını hatırlıyorum.

anlat
narrate

Kemal Tahir narrates the occupation days of Istanbul in 1920s in his book named The People Of The Slave City. - Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları isimli kitabında İstanbul'un 1920'li yıllardaki işgal günlerini anlatır.

The documentary was narrated by Morgan Freeman. - Belgesel Morgan Freeman tarafından anlatıldı.

anlat
{f} recounting
kelimelerle anlatılamaz
unmentionable
kelimelerle anlatılamaz
unutterable
sözle anlatılamaz
speechless