anlaşılmaz

listen to the pronunciation of anlaşılmaz
التركية - الإنجليزية
inscrutable

She looked at him with an inscrutable expression. - O anlaşılmaz bir ifadeyle ona baktı.

Chinese people are so inscrutable. - Çinli insanlar çok anlaşılmaz.

deep

His novels are too deep for me. - Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır.

incomprehensible

This language is incomprehensible to me when spoken. - Bu dil konuşulurken benim için anlaşılmazdır.

Legal terminology is usually incomprehensible to non-specialists. - Hukuk terminolojisi uzman olmayanlar için genellikle anlaşılmazdır.

obscure

The meaning is still obscure to me. - Anlam benim için hâlâ anlaşılmaz.

impenetrable

His intentions were really impenetrable. - Onun niyetleri gerçekten anlaşılmazdı.

incomprehensible, unintelligible
bottomless
inconceivable
inexplicable
clear as mud
occult
intangible
inarticulate
fathomless
puzzling
elusory
incomprehensible, unintelligible, complicated, involved, deep, obscure, enigmatic, inarticulate, impenetrable muğlak, karışık
inapprehensible
unintelligible

He murmured something unintelligible. - O, anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı.

Delphic
complicated
elusive
incomprehensive
as mud
complicate
involved
mysterious
enigmatical
opaque
indecipherable
vague

Tom is being vague, isn't he? - Tom anlaşılmaz davranıyor, değil mi?

She couldn't help but be a little vague. - Biraz anlaşılmaz olmaktan kendimi alamadım.

enigmatic
unfathomable
crabbed
unreadable
{s} unaccountable
{s} oracular
unsearchable
abstruse
incomprehensibility
{s} weird
{s} uncanny
{s} perplexed
{s} recondite
{s} sphinxlike
fathom
anlaşılmaz konuşmak
talk over
anlaşılmaz ayin
mumbo-jumbo
anlaşılmaz bir şekilde
incomprehensibly
anlaşılmaz bir şekilde konuşmak
gabble
anlaşılmaz biçimde
mysteriously
anlaşılmaz dil
double Dutch
anlaşılmaz hale getirmek
enigmatize
anlaşılmaz kimse
enigma
anlaşılmaz kimse
sphinx
anlaşılmaz konuşma
gabble
anlaşılmaz şey
puzzlement
anlaşılmaz şey
puzzler
nedeni anlaşılmaz
inexplicable
hızlı ve anlaşılmaz konuşmak
gibber
tamamen anlaşılmaz
utterly inconceivable
tutarsız ve anlaşılmaz konuşmak
maunder
çabuk ve anlaşılmaz konuşma
sputter
çabuk ve anlaşılmaz konuşmak
splutter
çabuk ve anlaşılmaz konuşmak
sputter
çabuk ve anlaşılmaz konuşmak
jabber
التركية - التركية
Anlaşılması güç olan, bir anlam verilemeyen, karışık, muğlak: "Eve gelip de onu görünce anlaşılmaz bir üzüntü içinde kaldı."- M. Ş. Esendal
Anlaşılması güç olan, bir anlam verilemeyen, karışık, muğlâk
(Osmanlı Dönemi) AKMÎ
tuhaf
anlaşılmaz
المفضلات