تعريف anda%c3%a7 في التركية الإنجليزية القاموس.
- aynı anda olma
- concurrent
- aynı anda olmak
- synchronize
- şu anda
- currently
Tom currently works for his father's company.
- Tom şu anda babasının şirketi için çalışıyor.
Tom isn't currently working anywhere.
- Tom şu anda herhangi bir yerde çalışmıyor.
- şu anda
- just now, at present, at the moment
- şu anda
- now
Are you ready to order now?
- Şu anda sipariş vermeye hazır mısınız?
I just bet you were thinking something perverse just now.
- Ben, şu anda ters bir şey düşündüğüne dair bahse girerim.
- aynı anda
- meanwhile
- ilk anda
- At first
- aynı anda
- at the same time
Tom can play the harmonica and the guitar at the same time.
- Tom, armonika ve gitarı aynı anda çalabilir.
He can do both at the same time.
- Aynı anda ikisini de yapabilir.
- aynı anda
- simultaneously
I am writing a book in several languages, and I simultaneously publish it on Tatoeba's screens all over the world.
- Birkaç dilde bir kitap yazıyorum ve aynı anda Tatoeba'nın ekranlarında dünyanın dört bir yanına yayınlıyorum.
Everything happened simultaneously.
- Her şey aynı anda oldu.
- aynı anda birkaç işlem yapabilme
- time sharing
- aynı anda her yerde bulunma
- ubiquity
- aynı anda iki zıt şeye inanma
- double think
- aynı anda olmak
- concur
- aynı anda yapmak
- accompany
- beklenmedik bir anda
- out of the blue
- beklenmedik bir anda
- out of clear sky
- bir anda
- in a wink
- bir anda
- in a split second
- bir anda
- in a trice
- bir anda
- in a flash
- bir anda
- in a jiffy
- bir anda
- in a tick
- bir anda
- on a sudden
- bir anda olma
- instantaneousness
- bu anda
- at present
- bu şu anda kullanılan tren tarifesi mi
- Is this the current train schedule
- hep birlikte ve aynı anda
- in chorus
- iki telden aynı anda ses çıkarmak
- double stop
- ilk anda
- (Konuşma Dili) ex tempore
- ilk anda
- (Konuşma Dili) off hand
- kritik bir anda
- in a critical moment
- o anda
- at that moment
At that moment, I felt in complete harmony with the world.
- O anda dünya ile tam bir uyum içinde olduğumu hissettim.
They were free at that moment.
- Onlar o anda özgürdü.
- o anda söylemek
- ad-lib
- o şu anda başka hatta görüşüyor
- He's on another line now
- o şu anda burada değil
- He's not in now
- radyo ve televizyondan aynı anda yayınlanan yayın
- simulcast
- son anda
- at the last moment
A good idea came across her mind at the last moment.
- Son anda aklına iyi bir fikir geldi.
Tom was tempted to go, but at the last moment he decided not to.
- Mary gitmek için özendirildi fakat son anda gitmemeye karar verdi.
- son anda
- in the nick of time
Tom was rescued in the nick of time.
- Tom son anda kurtarıldı.
Tom came just in the nick of time.
- Tom tam son anda geldi.
- son anda yetişmek
- cut it fine
- son anda çözüm bularak kurtulmak
- cut the Gordian knot
- sıkışık anda görevini üstlenmek
- pinchhit
- sıkışık anda işi üstlenen kimse
- pinchhitter
- tam o anda
- just then
- şu anda gösterimde ne var
- What is showing now
- şu anda nereden geçiyoruz
- Where are we passing now
- şu anda neredeyiz
- Where are we now
- şu anda odamız yok maalesef
- Sorry currently we have no rooms