Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
 - Music is an important part of my life.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
 - Death is an integral part of life.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
 - They could not agree on some parts of it.
Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.
 - In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
Onların tarafında bir hataydı.
 - It was a mistake on their part.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
 - The police regarded him as a party to the crime.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
 - Tom admitted that it was partially his fault.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
 - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
 - I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Yarın partiye gelecekmisin?
 - Will you come to the party tomorrow?
Görevimi yapmayı planlıyorum.
 - I plan on doing my part.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
 - I try to do my part to help the community.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
 - Who was at the party beside Jack and Mary?
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
 - What is the hard part of learning Japanese?
Parti için sandalyeler ayırtıldı.
 - The seats were reserved for the party.
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
 - After ten years as business partners, they decided to part ways.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
 - I have no idea why you want to part with that.
O, evinden ayrılmak istemedi.
 - He didn't want to part with his house.