a plenty of

listen to the pronunciation of a plenty of
الإنجليزية - التركية

تعريف a plenty of في الإنجليزية التركية القاموس.

plenty of
bol miktarda

Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var. - You have plenty of time to catch the train.

Masada bol miktarda taze yumurta var. - There are plenty of fresh eggs on the table.

plenty of
bir dolu
plenty of
pek çok

Pek çok çocuğun seninle dışarı çıkmak istediğini biliyorum. - I know that plenty of guys want to go out with you.

Kalan pek çok şey var. - There's plenty of stuff left.

plenty of
bol

Masada bol miktarda taze yumurta var. - There are plenty of fresh eggs on the table.

Askerlerin bol miktarda silahları vardı. - The troops had plenty of arms.

plenty of
yığınla
plenty of
hayli

Tom Boston'da bir hayli arkadaşı olduğunu söyledi. - Tom said he had plenty of friends in Boston.

Tom zaten hayli tehlikede. - Tom is in plenty of danger already.

plenty of
çok

Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var. - There's no need to hurry. We have plenty of time.

Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim. - As a new father, I gave my first child plenty of books.

plenty of
bolca

Benim bolca fikirlerim var. - I have plenty of ideas.

Endişelenme. Bolca suyumuz ve yiyeceğimiz var. - Don't worry. We have plenty of water and food.

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف a plenty of في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

plenty of
a lot of -, much -
a plenty of

    الواصلة

    a plen·ty of

    التركية النطق

    ı pleni ıv

    النطق

    /ə ˈplenē əv/ /ə ˈplɛniː əv/

    فيديوهات

    ... And, Mr. Romney ' Governor Romney ' there'll be plenty of chances here to go on, but I ...
    ... but there actually was plenty of will, ...
المفضلات