a meeting between two players or teams in a competition

listen to the pronunciation of a meeting between two players or teams in a competition
الإنجليزية - التركية

تعريف a meeting between two players or teams in a competition في الإنجليزية التركية القاموس.

tie
{i} bağlantı

İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var. - The two nations have strong trade ties.

Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler. - Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.

tie
bağ

Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık. - We were tied to our decision because we signed the contract.

O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi. - That child could barely manage to tie his shoes.

tie
atmak (düğüm)
tie
travers
tie
köprü olmak
tie
berabere kalmak
tie
düğüm

Tom kravatındaki düğümü düzeltti. - Tom straightened the knot on his tie.

Bir gemici düğümünü nasıl bağlayacağımı unuttum. - I've forgotten how to tie a bowline.

tie
kravat

Bu kravat sana çok iyi uyuyor. - That tie suits you very well.

Bu kahverengi kravatı alacaktım. - I would take this brown tie.

tie
bağlanmak

Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum. - I don't want to be tied to one company.

tie
bağla(mak)
tie
{i} engel
tie
{f} bağlamak: They tied him to a tree. Onu bir ağaca bağladılar
tie
{i} lata
tie
tie beam duvar latası
tie
{i} kiriş
tie
{i} boyunbağı
tie
{i} beraberlik
tie
boyun bağı
الإنجليزية - الإنجليزية
tie

The FA Cup third round tie between Liverpool and Cardiff was their first meeting in the competition since 1957.

a meeting between two players or teams in a competition

    الواصلة

    a meet·ing be·tween two players or teams in a com·pe·ti·tion

    التركية النطق

    ı mitîng bitwin tu pleyırz ır timz în ı kämpıtîşın

    النطق

    /ə ˈmētəɴɢ bēˈtwēn ˈto͞o ˈplāərz ər ˈtēmz ən ə ˌkämpəˈtəsʜən/ /ə ˈmiːtɪŋ biːˈtwiːn ˈtuː ˈpleɪɜrz ɜr ˈtiːmz ɪn ə ˌkɑːmpəˈtɪʃən/
المفضلات