Son otobüsü kaçırdım ve eve yağmur altında yürüyerek gitmek zorunda kaldım.
 - I missed the last bus and had to walk home in the rain.
Bu sıcakta işe yürüyerek gitmek kötü bir fikir.
 - Walking to work in this heat is a bad idea.
Sahilde gezinti yaptık.
 - We went for a walk on the beach.
Tom ön yürüyüş yoluna yaklaşıyor.
 - Tom is coming up the front walk.
Otobüs servisi olmadığı için, biz, istasyona giden bütün yolu yürümek zorunda kaldık.
 - As there was no bus service, we had to walk all the way to the station.
Sadece kısa bir yol, bu yüzden birkaç dakika içinde oraya yürüyebilirsiniz.
 - It's only a short way, so you can walk there in a few minutes.