Öğle yemeğini evde yedi.
- She has lunch at home.
Bugün senin öğle yemeğin için parayı ben ödeyeceğim.
- I'll pay the money for your lunch today.
Sıcak öğle yemekleri alabiliriz.
- We can buy hot lunches.
Onlar genellikle yedi buçukta kahvaltı yaparlar ve on ikide öğle yemeklerini yerler.
- They usually have breakfast at half past seven o'clock and eat their lunch at twelve.
Öğle yemeği yemeden önce ellerimi yıkarım.
- I wash my hands before eating lunch.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Öğle yemeği yemek için iyi bir yer biliyor musunuz?
- Do you know a good place to have lunch?
Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.
- Tom didn't feel like eating lunch.
Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var.
- I need an envelope, a piece of paper, and a pencil or a pen.
Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
- Tom cut his sister a piece of cake.
Öğle yemeğine on kişi davet ettik.
- We asked ten people to the luncheon.
Maalesef öğle yemeği randevumuz için bunu yapamayacağım.
- I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment.