a fraction of a whole; a component

listen to the pronunciation of a fraction of a whole; a component
الإنجليزية - التركية

تعريف a fraction of a whole; a component في الإنجليزية التركية القاموس.

part
parça

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

Anne pastayı üç parçaya böldü. - Mother divided the cake into three parts.

part
kısım

Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı. - They could not agree on some parts of it.

Bu teori üç kısımdan oluşur. - This theory consists of three parts.

part
taraf

Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim. - I intend to take my position as a third party.

Parti Mac tarafından organize edildi. - The party was organized by Mac.

part
kısmen

Kısmen sizinle aynı fikirdeyim. - I partly agree with you.

Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum. - I'm sorry. I'm partly responsible for it.

part
yarı

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

Yarın akşam bir partimiz var. - We have a party tomorrow evening.

part
ekseriya
part
görev

Tom zaten görevini yaptı. - Tom has already done his part.

Görevimi yapmayı planlıyorum. - I plan on doing my part.

part
yan

Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi? - Who was at the party beside Jack and Mary?

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir? - What is the hard part of learning Japanese?

part
{f} ayır

Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir. - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.

İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler. - After ten years as business partners, they decided to part ways.

part
fasıl
part
ayrılmak

Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu. - No one was in a hurry to leave the party.

Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok. - I have no idea why you want to part with that.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
الإنجليزية - الإنجليزية
part