Bazı insanlar tarlalarda çalışıyorlar.
- Some people are working in the fields.
Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
- Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
- Nobody is equal to this young woman in the field of music.
Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
Kate şimdi sahada çalışıyor.
- Kate is running in the field now.
O bizim beyzbol sahamızdır.
- That is our baseball field.
Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.
- The wounded soldiers were left in the field.
Ana çalışma alanınız nedir?
- What's your major field of study?
O benim çalışma alanım değil.
- That is not my field of work.
Sığırlar kırsalda otlanıyorlar.
- Cattle were grazing in the field.
Canım kırlarda dans etmek istiyor.
- I feel like dancing in the fields.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
- I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
Tom birkaç akre araziye sahiptir.
- Tom owns several acres of land.
Acre bir ölçü birimidir; Akra, Gana'nın başkentidir ve Acre, bir Brezilya eyaletidir.
- An acre is a unit of measurement; Accra, the capital of Ghana, and Acre, a Brazilian state.
Onlar bir Amerikan sahra hastanesine tahliye ediliyorlar.
- They are evacuated to an American field hospital.
Dünyada dağlar, ormanlar, tarım arazileri, hayvanlar ve insanlar vardır.
- Earth has mountains, forests, fields, animals and people.
Araziyi kestirmeden gidersek zaman kazandırır.
- It'll save time if we cut across the field.
Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
- I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
Meralarda dolaşmayı severim.
- I like to roam about the fields.
Çiftçiler tarlada çalışmakla meşgul.
- Farmers are busy working in the field.
Ana çalışma alanınız nedir?
- What's your major field of study?
Bilgisayarlar her yeri işgal etti.
- Computers have invaded every field.
İnek çayırda otluyor.
- The cow is grazing in the field.
Tom'un Fransızcayı nasıl öğrendiğini merak ediyorum.
- I wonder how Tom learned French.
Tom'un Mary'den ayrıldığına pişman olup olmadığını merak ediyorum.
- I wonder if Tom ever regrets leaving Mary.
soccer field.
The set of rational numbers, \mathbb{Q}, is the prototypical field.
gold field or goldfield.
He was an expert in the field of Chinese history.
She will field questions immediately after her presentation.
... Like a force field, it will protect our future home ...
... So we are collecting such kind of data on the field, as well ...