a cell in a jail or prison

listen to the pronunciation of a cell in a jail or prison
الإنجليزية - التركية

تعريف a cell in a jail or prison في الإنجليزية التركية القاموس.

hold
{i} tutma

Tom barajın tutmayacağını bilemezdi. - Tom had no way of knowing that the dam wouldn't hold.

Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır. - Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.

hold
savunmak (mevzi)
hold
sığınacak yer
hold
arkası kesilmemek
hold
bekletme
hold
tutmak

Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti. - The girl tried hard to hold back her tears.

Bu tavanın sapını tutmak kolaydır. - The handle of this pan is easy to hold.

hold
farzetmek
hold
devam etmek
hold
{i} tutuş

Tom ve Mary el ele tutuşuyorlar. - Tom and Mary are holding hands.

Tom, John ve Mary'yi el ele tutuşurlarken gördü. - Tom saw John and Mary holding hands.

hold
yapmak

Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın? - I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?

hold
oluşturm
hold
{f} alıkoymak
hold
{f} barındırmak
hold
{f} geçerli olmak
hold
sahip olmak
hold
{f} dayanmak
hold
{i} geminin iç tarafı
الإنجليزية - الإنجليزية
keep
hold
a cell in a jail or prison

    الواصلة

    a cell in a jail or pris·on

    التركية النطق

    ı sel în ı ceyl ır prîzın

    النطق

    /ə ˈsel ən ə ˈʤāl ər ˈprəzən/ /ə ˈsɛl ɪn ə ˈʤeɪl ɜr ˈprɪzən/
المفضلات