ağrılı

listen to the pronunciation of ağrılı
التركية - الإنجليزية
{s} painful

This morning I had a pain in my left eye, but it is less painful now. - Bu sabah sol gözümde bir ağrı vardı fakat şimdi daha az ağrılı.

Throughout the five years of painful cancer treatments, he managed to keep a stiff upper lip. - O, beş yıllık ağrılı kanser tedavisi boyunca cesaretini kaybetmedi.

aching, painful
aching
sore

Why am I smoking with this sore throat? - Neden bu ağrılı boğazla sigara içiyorum?

He was out of shape when he took a long hike with his sons, and he was stiff and sore the next day. - Oğullarıyla uzun bir yürüyüş yaptığında o hamlamıştı ve ertesi gün gergin ve ağrılıydı.

tender
(Tıp) dolorous
ağrı
ache

My joints ache when it gets cold. - Hava soğuk olduğunda eklemlerim ağrıyor.

It's ached before, but never as badly as right now. - Daha önce ağrıyordu, ama asla şu andaki kadar kötü bir şekilde değil.

ağrı
pain

I have occasional pains in the stomach. - Midemde ara sıra olan ağrılar var.

Tom put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital. - Sonunda hastaneye gitmeden önce, Tom ağrıya birkaç hafta dayandı.

ağrı
{i} throe
ağrı
{i} soreness
ağrı
be in pain
Ağrı
adry
ağrı
{i} smart
eklemlerdeki ağrılı hastalık
painful joints diseases
AĞrı
(Tıp) sore

Tom rubbed his sore feet. - Tom ağrıyan ayağını ovaladı.

Tom has a sore throat. - Tom'un boğazı ağrıyor.

Ağrı
(dağı) Mount Ararat
ağrı
sharp stinging pain
ağrı
ache, pain
ağrı
discomfort
ağrı
spasm
ağrı
affliction
ağrı
throes of childbirth, labor
eklem ağrılı ateşli bulaşıcı hastalık
dengue
التركية - التركية
Ağrıyan, ağrısı olan
Ağrı
dert
Ağrı
veca
ağrı
Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı: "Sabah yataktan müthiş bir omuz ağrısı ile kalkmıştı."- H. Taner
ağrı
Ağrı ilinde bir geçit
ağrı
Vücudun herhangi bir yerinde duyulan sürekli ve şiddetli acı