-i tanımak

listen to the pronunciation of -i tanımak
التركية - الإنجليزية

تعريف -i tanımak في التركية الإنجليزية القاموس.

-i tanımak
get to know
tanımak
recognize

Tom described Mary quite well, so it was easy to recognize her when I saw her. - Tom Mary'yi oldukça iyi açıkladı, bu yüzden onu görünce onu tanımak kolaydı.

Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize. - Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.

tanımak
know

Tom has known Mary since childhood. - Tom Mary'yi çocukluğundan beri tanımaktadır.

In order to know a man, you have only to travel with him a week. - Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.

tanımak
identify
tanımak
get to know

Tom wants to get to know Mary better. - Tom Mary'yi daha iyi tanımak istiyor.

Tom wanted to get to know Mary better. - Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.

imkan tanımak
enable
imkân tanımak
give smb. a show
kendini tanımak
know oneself
olanak tanımak
facilitate
tanımak
be acquainted with
tanımak
acknowledge
tanımak
to recognize; to know, to be acquainted with sb; to identify, to acknowledge; to distinguish; to accept; to obey
tanımak
be recognizant of
avantaj tanımak
(Politika, Siyaset) accord advantages
olanak tanımak
admit
seni tanımak istiyorum
i want to know you
süre tanımak
(Dilbilim) allow for
tanımak
be acquainted with somebody
tanımak
(Kanun) legitimise
tanımak
obey
tanımak
acquaint oneself with
tanımak
acquainted with somebody
tanımak
to be acquainted with somebody
tanımak
put finger on
tanımak
accept
tanımak
distinguish
tanımak ayrıcalık
charter
öncelik tanımak
prioritize
avantaj tanımak
(Hukuk) to accord advantages
ayrıcalık tanımak
privilege
ayrıcalık tanımak
acquit
ayrıcalık tanımak
to bestow favours on
ayrıcalık tanımak/göstermek
to favor (one person) (at the expense of another)
bir ülkeyi tanımak
(Hukuk) to recognize a country
daha iyi tanımak
have the advantage of smb
hak tanımak
entitle
hak tanımak
enfranchise
isim olarak tanımak
know somebody by name
isim olarak tanımak
know by name
ismen tanımak
to know sb by name
muafiyet tanımak
give someone exemption
muafiyet tanımak
grant someone exemption
olanak tanımak
make possible
olanak tanımak
serve
olanak tanımak
allow of
söz hakkı tanımak
recognize
süre tanımak
respite
tanımak
(ayrıcalık) charter
tanımak
to respect; to listen to, pay attention to
tanımak
to be able to distinguish, know, recognize
tanımak
ken
tanımak
to be acquainted with, know; to know well
tanımak
to recognize, know
tanımak
to make a distinction between, distinguish between
tanımak
affiliate
tanımak
(Hukuk) to recognise
tanımak
legitimize
tanımak
to acknowledge, recognize
tanımak
legitimatize
tanımak
to hold (someone) responsible
tanımak
spot
tanımak
own

Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner. - Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler.

yakından bilmek/tanımak
to be closely acquainted with, know (someone) well
yakından tanımak
to be closely acquainted with
çok az tanımak
be on nodding terms
öncelik tanımak
yield precedence to
öncelik tanımak
give way
öncelik tanımak
prefer
öncelik tanımak
to give priority to
öncelik tanımak
give priority to
şans tanımak
to give (someone) a chance, give (someone) a break
şans tanımak
give an opportunity
şans tanımak
give a chance
şans tanımak
give a break
şans tanımak
to give sb a break
şans tanımak
give smb. a show
التركية - التركية

تعريف -i tanımak في التركية التركية القاموس.

tanımak
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlatmak: "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı."- H. E. Adıvar
tanımak
Hukuki yönden varlığını kabul etmek
tanımak
Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek
tanımak
Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek: "Onu bir de eski polisler tanır."- S. F. Abasıyanık
tanımak
Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek: "Her yeni ilişkisinde tanıdığı kızı, hep sevdiğini sanmış, hiç değilse sevmek istemişti."- N. Cumalı
tanımak
Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak
tanımak
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında, bunun kim veya ne olduğunu hatırlatmak
tanımak
Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek
tanımak
Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak
tanımak
Varlığını kabul etmek
tanımak
Sorumlu bilmek
tanımak
Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak: "Sincapları yakından tanırım."- A. Haşim
tanımak
Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek
-i tanımak
المفضلات