şikâyetçi

listen to the pronunciation of şikâyetçi
التركية - الإنجليزية
complainant
malcontent
grumbling
orator
remonstrant
kicker
complainer; grouser, griper, bellyacher
repining
querulous
plaintiff
disgruntled
complaining; (someone) who is always full of complaints, who bellyaches
{i} carping
{i} grumbling
complaintive
squawker
şikayet
complaint

I am sick of your complaint. - Ben, şikâyetinden bıktım.

Please send any complaints or suggestions to the following email address. - Herhangi bir şikâyet veya önerilerinizi aşağıdaki e-posta adresine gönderin.

şikâyet
{i} complaint

I am sick of your complaint. - Ben, şikâyetinden bıktım.

Tom has had enough of Mary's complaints. - Tom Mary'nin şikâyetlerinden bıktı.

şikâyetçi olmak
kick up a stink
şikâyetçi olmak
raise a stink
şikâyetçi olmak
to have a complaint to make against or about
şikâyetçi olmayan
unmurmuring
kendini ezdiren ve şikâyetçi olmayan kimse
doormat
şikâyet
{i} grievance
şikâyet
{i} information
şikâyet
beef

I have no beef with Tom. - Tom'la ilgili şikayetim yok.

şikayet
(Argo) whinge
şikayet
(Kanun) claim

There have been a lot of complaints from consumers that our products don't last as long as we claim. - Ürünlerimizin iddia ettiğimiz kadar uzun ömürlü olmadığına dair tüketicilerden çok sayıda şikâyetler gelmektedir.

şikâyet
{i} delation
şikayet
{i} complaining

He never sees me without complaining about his wife. - Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez.

You are always complaining. - Her zaman şikâyet ediyorsun.

şikayet
grumble
şikayet
beef

I have no beef with Tom. - Tom'la ilgili şikayetim yok.

şikayet
{i} grouse
şikayet
grievance
şikayet
{i} grouch
şikâyet
bellyache
şikâyet
grouse
Şikâyet
bitchin
şikayet
complaining about
şikayet
complain

You are always complaining. - Her zaman şikâyet ediyorsun.

It is no use complaining about the weather. - Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz.

halinden şikâyetçi kimse
grumbler
şikâyet
plaint
şikâyet
squawk
şikâyet
complaint, ailment
şikâyet
complaint, grumble, grouse
şikâyet
complaint; grouse, gripe, beef
şikâyet
remonstrance
şikâyet
matter

No matter what I do, Tom always complains. - Ne yaparsam yapayım, Tom her zaman şikâyet eder.

Tom never complains, no matter how hard the work is. - İş ne kadar zor olursa olsun Tom asla şikayet etmez.

şikâyet
{i} grumble
şikâyet
flak
التركية - التركية
Sızlanan, sızıltısı olan, yakınan, şikâyet eden kimse
Sızlanan, sızıltısı olan, yakınan, şikâyet eden kimse: "Üzgündü, hatta dertliydi ve buna sebep onlarmış gibi şikâyetçi bir edası vardı."- T. Buğra
(Osmanlı Dönemi) müşteki
Şikâyet
(Osmanlı Dönemi) GÎLE
Şikâyet
yakıntı
Şikâyet
(Osmanlı Dönemi) ENDAVE
ŞİKAYET
(Osmanlı Dönemi) Sızlanma, sızıltı
ŞİKAYET
(Osmanlı Dönemi) Haksız olan, haksız iş yapan bir kimseyi üst makama bildirmek
şikayet
Hoşnutsuzluk belirten söz veya yazı, sızlanma, sızıltı, yakınma, yakıntı: "Vali ne yapsa, hâkim onu imzalar ve hiçbir şikâyet mevzusu duyulmazmış."- A. Ş. Hisar
şikayet
Hoşnutsuzluk belirten söz veya yazı, sızlanma, sızıltı, yakınma, yakıntı
şikâyetçi
المفضلات