ücretleri

listen to the pronunciation of ücretleri
التركية - الإنجليزية
fees

The customer is responsible for bank transfer processing fees. We thank you for your understanding. - Müşteri banka havalesi işlem ücretlerinden sorumludur. Anlayışınız için size teşekkür ederiz.

I won't be able to go travelling until the requisite visa fees are paid. - Ben gerekli vize ücretleri ödenene kadar seyahata gidemeyeceğim.

up charges
ücret
price

The price doesn't include consumption tax. - Ücrete tüketim vergisi dahil değil.

What's the price of this umbrella? - Bu şemsiyenin ücreti nedir?

ücret
fee

The lawyer's fee was very high. - Avukatın ücreti çok yüksekti.

How much is the entrance fee? - Giriş ücreti ne kadardır?

ücret
{i} wage

Tom's been working for minimum wage. - Tom asgari ücret için çalışmaktadır.

The union won a 5% wage increase. - Sendika, % 5 oranında ücret artışı kazandı.

ücret
charge

Would you be willing to send me a sample free of charge? - Bana ücretsiz bir numune gönderir misiniz?

What are the charges in this hotel? - Bu otelde ücretler nedir?

ücret
cost

The admission costs six euros but on Sundays it's free. - Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.

The cost of the air fare is higher than of the rail fare. - Uçak bileti ücretinin tutarı tren bileti ücretinden daha yüksek.

ücret
pay

How much is your hourly pay? - Saatlik ücretin ne kadar?

You need to pay extra for the batteries. - Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.

ücretleri dondurmak
to freeze wages
ücretleri mal olarak ödeme
truck system
ücret
wages

One-fifth of my wages go to taxes. - Ücretlerimin beşte biri vergilere gidiyor.

The manager advanced him two weeks' wages. - Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.

ücret
{i} rate

Show me a list of your rates, please. - Bana ücretlerinin bir listesini göster, lütfen.

Bus rates have stayed the same for two years. - Otobüs ücretleri iki yıl aynı kaldı.

ücret
payment

The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey. - Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.

ücret
wages, pay, payment, screw; fee; cost, price
ücret
{i} hire

We've hired Tom to paint our garage. - Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.

It wasn't my idea to hire him. - Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.

ücret
{i} terms
ücret
{i} remuneration

The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university. - Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip

ücret
dock
ücret
tollage
ücret
remunerate
ücret
paying

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

If necessary, I have no objection to paying a special fee. - Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.

ücret
money

I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee. - Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.

ücret
(Ticaret) term
ücret
(Latin) tributum
ücret
earning

A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty. - Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.

ücret
(Ticaret) labor union
ücret
emoluments
ücret
consideration
ücret
charged in
avans ücretleri
(Ticaret) advences wages
kira ücretleri
rent charges
servis ücretleri
(Ticaret) servicing charges
telif ücretleri
royalty fees
ücret
wage rate
ücret
(Hukuk) charge, earnings, remuneration, wage
ücret
stipend
ücret
charge (for a hotel room, a service)
ücret
honorarium
ücret
salary

What's the minimum salary in the Czech Republic? - Çek Cumhuriyetinde asgari ücret nedir?

What's the minimum salary in Australia? - Avustralya'da asgari ücret nedir?

ücret
earnings

A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty. - Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.

ücret
dues

Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class. - Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.

ücret
fee, remuneration; wage; salary
ücret
emolument
التركية - التركية

تعريف ücretleri في التركية التركية القاموس.

ÜCRET
(Osmanlı Dönemi) Hizmet karşılığı verilen şey
Ücret
(Osmanlı Dönemi) HUFARE
Ücret
(Osmanlı Dönemi) ŞEBR
ücret
Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para: "Fiyatından daha yüksek bir ücretle satın aldı."- P. Safa
ücret
Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para
ücret
İş gücünün karşılığı olan para ve mal: "Ücret emeğin karşılığıdır."- Anayasa
ücret
İş gücünün karşılığı olan para ve mal