öpüşme

listen to the pronunciation of öpüşme
التركية - الإنجليزية
kissing

Tom and Mary stopped kissing when John entered the room. - John odaya girdiğinde Tom ve Mary öpüşmeyi durdurdu.

Tom closed the door and he and Mary started kissing. - Tom kapıyı kapattı ve o ve Mary öpüşmeye başladı.

smooch
öpüşmek
snog
öpüşmek
kiss

Tom and Mary seem to really want to kiss. - Tom ve Mary gerçekten öpüşmek istiyor gibi görünüyor.

Kiss me! What, really? Didn't you say no kissing? - Öp beni! Ne, gerçekten mi? Sen öpüşmek yok demedin mi?

öpüş
kiss

They are hugging and kissing. - Onlar sarılıyorlar ve öpüşüyorlar.

Everywhere you look you can see young couples kissing. - Baktığın her yerde öpüşen genç çiftleri görebilirsiniz.

öpüşmek
kiss each other
öpüş
kissing; way of kissing
öpüşmek
to kiss

They looked like they were about to kiss. - Öpüşmek üzerelermiş gibi görünüyorlardı.

Tom and Mary looked like they were about to kiss. - Tom ve Mary öpüşmek üzere gibi görünüyordu.

öpüşmek
to kiss (each other)
öpüşmek
smooch
öpüşmek
(selâm) salute
öpüşmek
slang (for two vehicles) to collide
التركية - التركية
Öpüşmek işi
öpüş
Öpme işi veya biçimi
öpüş
Öpme işi veya biçimi: "O annesini her öpüşte, böyle bir defa yalanmayı âdet edinmişti."- S. F. Abasıyanık
öpüşmek
Biribiriyle tam olarak yan yana bulunmak, teması olmak
öpüşmek
Birbirini öpmek: "Çok göreceğim geldi diye boynuna sarıldı, öpüştüler..."- B. Felek
öpüşmek
Nesnelerin parçaları biribiriyle tam olarak yan yana bulunmak, teması olmak: "Parmaklıklı demir kapılar birbiriyle tam öpüşmemişti."- Ç. Altan
öpüşmek
Birbirini öpmek