He angrily tore up the letter from her.
- Ondan gelen mektubu öfkeyle yırttı.
The actress tore up her contract angrily.
- Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.
Tom left the room angry.
- Tom odayı öfkeyle terk etti.
The enemy attacked furiously.
- Düşman öfkeyle saldırdı.
We used to compete furiously in college.
- Üniversitedeyken öfkeyle rekabet ederdik.
He banged the door in anger.
- O, öfkeyle kapıyı çarptı.
His body was shaking in anger.
- Vücudu öfkeyle sarsıldı.
Her face was bright red with anger.
- Yüzü öfkeden kıpkırmızıydı.
Her voice was quivering with anger.
- Onun sesi öfkeden titriyordu.
He was trembling with rage.
- O, öfke yüzünden titriyordu.
The child is helpless in his rage.
- Çocuk öfkesinde çaresizdir.
Tom's sadness quickly turned to fury.
- Tom'un üzüntüsü hızla öfkeye döndü.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
He couldn't hold his temper any longer.
- O artık öfkesini tutamadı.
Tom did his best to keep temper under control.
- Tom öfkeyi kontrol altında tutmak için elinden geleni yaptı.
Tom stormed into his office and slammed the door.
- Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
A frown may express anger or displeasure.
- Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.
Sami was exasperated by Layla's behavior.
- Sami, Leyla'nın davranışlarından öfkelendi.