We've eaten pizza and chicken at noon.
- Biz, öğleyin pizza ve tavuk yedik.
He came here before noon.
- O buraya öğleden önce geldi.
I should get to Boston by lunchtime.
- Öğle yemeği arasına kadar Boston'a varmalıyım.
We should get to Chicago by lunchtime.
- Biz öğle yemeği saatine kadar Chicago'ya varmalıyız.
It took place around midday.
- Öğle civarında gerçekleşti.
They will contact us before midday today.
- Onlar bugün öğleden önce bizimle iletişime geçecekler.
I have already eaten lunch.
- Daha önce öğle yemeği yedim.
She has lunch at home.
- Öğle yemeğini evde yedi.
I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment.
- Maalesef öğle yemeği randevumuz için bunu yapamayacağım.
We asked ten people to the luncheon.
- Öğle yemeğine on kişi davet ettik.
Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
Tom invited Mary out to lunch.
- Tom Mary'yi öğle yemeği yemek için dışarı davet etti.
Tom didn't take a siesta.
- Tom öğle uykusu uyumadı.
Do you know a good place to have lunch?
- Öğle yemeği yemek için iyi bir yer biliyor musunuz?
Tom didn't have lunch.
- Tom öğle yemeği yemedi.
We had an early lunch.
- Biz erken bir öğle yemeği yedik.
She was in no humor for lunch.
- Öğle yemeği yemeyi canı istemedi.