The Khmer Rouge often used parables to justify their contradictory actions.
- Kızıl Kmerler çelişkili eylemlerini meşrulaştırmak için genellikle meseller kullanır.
This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
My life's a contradiction.
- Hayatım bir çelişkidir.
I don't see it as a contradiction.
- Ben onu bir çelişki olarak görmüyorum.
Tom had conflicting feelings.
- Tom'un çelişkili duyguları vardı.
Tom is feeling conflicted.
- Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.