Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction.
- Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.
Is there a contradiction there?
- Orada bir çelişki var mı?
Tom is feeling conflicted.
- Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.
I have conflicting feelings about my childhood.
- Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.