çıkmaz

listen to the pronunciation of çıkmaz
التركية - الإنجليزية
dilemma
(Hukuk) stalemate
impasse, impossible situation, deadlock, stalemate
dead end, blind alley, cul-de-sac; dead end, blind alley, impasse; indelible
dead-end, blind
cleft stick
phil. aporia
quicksand
dead

We must try to break the deadlock. - Bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmalıyız.

It's kind of a dead end. - Bu bir tür çıkmazdır.

den
inerasable
dead-end street, dead end, Brit. cul-de-sac
quag
cul de sac
predicament
culde sac
(Anatomi) cecum, cul-de-sac
scrape
deadlock

We must try to break the deadlock. - Bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmalıyız.

crunch
quagmire
dead end

The road came to a dead end. - Yol bir çıkmaz sokağa geldi.

This road is a dead end. - Bu yol bir çıkmaz sokak.

toughie
fix

I found myself in a terrible fix. - Kendimi korkunç bir çıkmazda buldum.

If you had followed my advice, you wouldn't be in such a fix now. - Eğer benim tavsiyemi dinleseydin böyle bir çıkmaz içinde olmazdın.

impossible (situation, course of action)
extreme
blind

We're in a blind alley. - Biz çıkmaz bir sokaktayız.

blind alley

We're in a blind alley. - Biz çıkmaz bir sokaktayız.

(Tıp) diverticulum
limbo
impasse
indelible
cul-de-sac
dead-end
blind-ore
culdesac
dilemna
fast
çıkmaz sokak
no outlet
çıkmaz ayın son perşembesinde
on the Greek kalends
çıkmaz ayın son perşembesinde
on the greek calends
çıkmaz ayın son çarşambası
manana
çıkmaz ayın son çarşambası
at Greek Kalends
çıkmaz ayın son çarşambası when pigs begin
to fly, on a latter Lammas (i.e. never)
çıkmaz ayın son çarşambasına
till the cows come home
çıkmaz leke
indelible stain
çıkmaz mürekkep
marking ink
çıkmaz sokak
blind alley
çıkmaz sokak
impasse
çıkmaz sokak
culde sac
çıkmaz sokak
dead end

This road is a dead end. - Bu yol bir çıkmaz sokak.

çıkmaz sokak
blind alley, dead end, cul-de-sac
çıkmaz sokak
dead-end street
çıkmaz sokak dead-end street, dead end, Brit
cul-de-sac
çıkmaz vadi
blind valley
çık
drop out of
çık
(Bilgisayar) break

I went for a walk after breakfast. - Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.

He took a walk before breakfast. - O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

çık
(Bilgisayar) escape

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

Her name often escapes me. - Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.

çık
{f} exit

Please use this exit when there is a fire. - Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.

Everybody in the building headed for the exits at the same time. - Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.

çık
got out

Tom got out of the hospital. - Tom hastaneden çıktı.

When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet. - Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.

çık
{f} exited

Dan exited the train station at seven thirty. - Dan 7.30'da tren istasyonundan çıktı.

Sami exited the underground parking lot. - Sami yeraltı otoparkından çıktı.

çık
went forth
çık
go out

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

çık
move up
çık
emerge

It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges. - Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.

Russia had emerged as a second superpower. - Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıkmıştı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
(Atasözü) There's no smoke without fire
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
(Atasözü) Where there's smoke, there's fire
Can çıkmayınca huy çıkmaz
(Atasözü) Habit lasts for a life-time
alt yanı çıkmaz sokak
(Konuşma Dili) This business is a blind alley
ateş olmayan yerden duman çıkmaz
(Atasözü) Where there is smoke there is fire
boyası çıkmaz
colourfast
bu leke çıkmaz
This stain can't be removed
can çıkar huy çıkmaz
leopard can't change it's spots
can çıkmayınca/çıkmadıkça/çıkar huy çıkmaz
(Atasözü) People never change
kılavuzu karga olanın burnu boktan kalkmaz/kurtulmaz/çıkmaz
(Atasözü) If you fall under the influence of a bad person, you'll always be getting into trouble
lâf çıkmaz
incommunicative
rengi çıkmaz
dyed in the wool
sesi çıkmaz
taciturn
taştan yağ çıkar, ondan çıkmaz
(Konuşma Dili) It's easier to squeeze blood out of a turnip than to get money out of him
yerinden çıkmaz
dislocatable
çık
quit

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

Tom couldn't quite make out what the sign said. - Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.

çık
exeunt
ötesi çıkmaz sokak
(Konuşma Dili) This plan (or way of doing things) will get you nowhere
التركية - التركية
Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan
Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan (yol, sokak)
Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan (yol, sokak): "Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur."- H. E. Adıvar. Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan: "Onu intiharın eşiğine kadar bu çıkmaz götürmedi mi?"- A. İlhan
çıkmaz sokak
Herhangi bir yöne çıkışı olmayan sokak
çıkmaz
المفضلات