It is soft to the touch.
- O yumuşaklık hissi veriyor.
Tadashi has a soft voice.
- Tadashi yumuşak bir sese sahip.
The shoes were made of some soft stuff that looked like leather.
- Ayakkabılar, deriye benzeyen yumuşak bir malzemeden yapıldı.
This winter has been mild.
- Bu kış yumuşak geçti.
Since the climate here is very mild, it seldom snows here even in the winter.
- Buradaki iklim çok yumuşak olduğu için burada kışın bile nadiren kar yağar.
Tom used to be easygoing.
- Tom yumuşak başlıydı.
Tears rolled down her tender cheeks.
- Gözyaşları, onun yumuşak yanaklarından aşağıya süzüldü.
The turkey was tender and juicy.
- Hindi yumuşak ve sulu.
Tom is a smooth talker.
- Tom yumuşak bir konuşmacıdır.
I was easily taken in by his smooth talk.
- Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
Aluminum is a malleable metal.
- Alüminyum bir yumuşak metaldir.
The snow was soft and fluffy.
- Kar yumuşak ve kabarıktı.
Children like gummy bears.
- Çocuklar yumuşak ve yapışkan ayıları severler.
The weather was balmy.
- Hava ılık ve yumuşaktı.
She spoke to the children in a gentle voice.
- Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu.
A gentle wind is blowing.
- Yumuşak bir rüzgar esiyor.
He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer.
- Bir incitici söz ve bir küçümseme hariç, asla daha yumuşak tutkularla konuşmadı.
Would you mind speaking a little softer please?
- Biraz daha yumuşak konuşur musunuz?
Our teacher is at once stern and kindly.
- Bizim öğretmenimiz hem sert hem de yumuşak huyludur.
If you pick up the velvet, you can feel how soft it is.
- Kadife'yi alırsanız, ne kadar yumuşak olduğunu hissedebilirsiniz.