It's outside your jurisdiction.
 - Bu sizin yargı alanınızın dışındadır.
We have jurisdiction here.
 - Bizim burada yargılamamız var.
Their influence becomes greater every day, but they are uncreative and can't make value judgements.
 - Onların etkisi her gün biraz daha büyüyor fakat onlar yaratıcı değil ve değer yargıları yapamıyorlar.
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
 - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
Atheists will get their comeuppance on Judgment Day.
 - Ateistler yargı gününde hak ettikleri cezayı alacaklar.
It's an error in judgment.
 - Bu, yargıda bir hatadır.
His wife's second cousin was a member of the Jewish ruling council.
 - Karısının ikinci kuzeni Yahudi yargı meclisinin üyesiydi.
A verdict and a sentence are different things.
 - Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.
A verdict and a sentence are different things.
 - Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.
Many people disagreed with the judge's decision.
 - Birçok kişi yargıcın kararı ile aynı fikirde değildi.
The judges made a decision.
 - Yargıçlar bir karar verdiler.
We're sorry we jumped to conclusions.
 - Anlamadan yargıda bulunduğumuz için üzgünüz.
You're jumping to conclusions.
 - Anlamadan yargıda bulunuyorsun.
Don't judge a man by the opinions of his enemies.
 - Bir erkeği düşmanlarının düşünceleriyle yargılama.
He puts on a show of being impartial and unbiased, but I think he's just a guy with no opinion of his own.
 - O, tarafsız ve ön yargısız olmanın şovunu yapar fakat sanırım o sadece kendi fikri olmayan bir adam.
You cannot judge a person if you don't know him well.
 - Eğer onu iyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
You can't judge a person if you don't know him well.
 - İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
It's outside your jurisdiction.
 - Bu sizin yargı alanınızın dışındadır.