yaşlarında

listen to the pronunciation of yaşlarında
التركية - الإنجليزية
at the age of
yaş
age

Wisdom does not automatically come with age. - Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.

His niece is attractive and mature for her age. - Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.

yaş
wet

This grass is too wet to sit on. - Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.

Tom's eyes were wet with tears. - Tom'un gözleri göz yaşları yüzünden ıslaktı.

yaş
humid
yaş
dank
yaş
sappy
yaş
year; winter
yaş
{i} year

My father is only fifteen years old. - Benim babam sadece on beş yaşında.

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

yaş
fresh

Fish such as carp and trout live in fresh water. - Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.

That fish lives in fresh water. - O balık tatlı suda yaşar.

yaş
(Gıda) moisture
yaş
vintage
yaş
new

Older people are often afraid of trying new things. - Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.

John lives in New York. - John New York'ta yaşar.

yaş
young

She is five years younger than me. - O, benden beş yaş küçük.

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

yaş
in age
doksan yaşlarında
nonagenarian
elli yaşlarında
quinquagenarian
kırk yaşlarında
forthy something
kırk yaşlarında
quadragenarian
otuz yaşlarında
thirty something
seksen yaşlarında olan
octogenarian
yaş
damp; moist
yaş
slang bad, rough, tough
yaş
slang alcohol, liquor, booze
yaş
tears (in a person's eyes): bir damla yaş a tear
yaş
fresh (fruit) (as opposed to dried)
yaş
tear

My mother looked at me with tears in her eyes. - Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.

She called out to him, with tears running down her cheeks. - Yanaklarından süzülen yaşlarla ona seslendi.

yaş
clammy
yaş
time of life

The best time of life is when we are young. - Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.

The best time of life is when you are young. - Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.

yaş
unseasoned
yetmiş yaşlarında
septuagenarian

Tom is a septuagenarian. - Tom yetmiş yaşlarında bir kimsedir.

yirmi yaşlarında
twenty something