yaşadığı

listen to the pronunciation of yaşadığı
التركية - الإنجليزية
lived
Simple past tense and past participle of live
past of live
{s} having life, having a certain kind of life (used mainly in combination)
Having life; used only in composition; as, long-lived; short- lived
yaşadığı ülke
(Bilgisayar) home country
yaşa
{f} live

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

Nobody lives in this house. - Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

yaşa
{f} living

I love living with you. - Sizinle yaşamayı seviyorum.

She is used to living alone. - Yalnız yaşamaya alışkın.

doğu londralıların yaşadığı bölge
cockneydom
fokların toplu yaşadığı yer
seal rookery
geyiklerin yaşadığı orman
deer forest
rahibelerin yaşadığı binalar
convent
yaşa
huzza
yaşa
Hurray!, Hooray!
yaşa
cheers
yaşa
long live

Long live the Soviet Union! - Çok yaşa Sovyetler Birliği!

Long live the brotherhood of all peoples. - Yaşasın tüm halkların kardeşliği.

yaşa
viva
yaşa
whoopee
yaşa
hurray

Hurray! I have found it! - Yaşasın! Ben onu buldum!

yaşa
hooray
yaşa
hurrah
yaşa
know

Do you know where Miss Hudson lives? - Bayan Hudson'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?

Did you know that some foxes lived on this mountain? - Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?

yaşa
inhabit

Animals inhabit the forest. - Hayvanlar ormanda yaşar.

What animals inhabit those islands? - Şu adalarda hangi hayvanlar yaşar?

yaşa
subsist
şehir dışında zenginlerin yaşadığı yerleşim yeri
exurb
التركية - التركية

تعريف yaşadığı في التركية التركية القاموس.

Yaşa
yaşasın
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir: "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa."- T. Fikret