Long live the Soviet Union!
- Çok yaşa Sovyetler Birliği!
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Meerkats live in Africa.
- Mirketler Afrika'da yaşar.
Please tell me where you will live.
- Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
I love living with you.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
Tom knows a man who lives in Boston.
- Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
What animals inhabit those islands?
- Şu adalarda hangi hayvanlar yaşar?
Indians inhabited this district.
- Yerliler bu bölgede yaşadılar.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
He has a son of your age.
- Senin yaşında bir oğlu var.
I wet the bed until I was ten years old.
- Ben on yaşına kadar yatağı ıslatırdım.
I used to wet the bed when I was small, but I grew out of it by the time I was seven.
- Küçükken yatağımı ıslatırdım fakat yedi yaşına gelmeden önce vazgeçtim.
My father will soon be forty years old.
- Babam yakında kırk yaşında olacak.
When Justin Bieber started his music career, he was fourteen years old.
- Justin Bieber müzik kariyerine başladığında on dört yaşındaydı.
Take a fresh look at your lifestyle.
- Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın.
Fish such as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
Older people are often afraid of trying new things.
- Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
John lives in New York.
- John New York'ta yaşar.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
She is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
My mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
The best time of life is when we are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.
The best time of life is when you are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.