Tom'un nerede olduğunu merak etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
- I can't help but wonder where Tom is.
Tom herkesin güvende olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but wonder if everybody was safe.
Harika hediye için teşekkürler.
- Thank you for the wonderful gift.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Öyle bir şeyi yapabilip yapamayacağımı merak ettim.
- I wondered if I could do such a thing.
Olabilir miydi...? Dima merak etti. Sonunda doğru Al-Sayib aldım mı?
- Could it be...? Dima wondered. Did I finally get the right Al-Sayib?
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Hapiste olmaman bir mucize.
- It's a wonder you're not in jail.
Hindistan cevizi yağı mucizeler yapar!
- Coconut oil does wonders!
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
O kızın kim olduğunu merak ediyorum.
- I wonder who that girl is.
Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.
- Tom wonders if it's true.
The idea was so crazy that it is a wonder that anyone went along with it.
Miss Paynter had a little wonder as to whether the man, as she called Mr. Lacy in her own mind, had ever been admitted to this room. She thought not.
He's a wonder at cooking.
Too much of a good thing is wonderful!
- Too much of a good thing is wonderful.
What a wonderful family.
- What a wonderful family!