Tom'un nerede olduğunu merak etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
- I can't help but wonder where Tom is.
Tom, Mary'nin fikrini niçin değiştirdiğini merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering why Mary changed her mind.
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi?
- Have you seen such a wonderful movie before?
Cihazı çalıştırmak mükemmelce basittir.
- The appliance is wonderfully simple to operate.
Bu gece mükemmel dans ettin.
- You danced wonderfully tonight.
Düğünümüzde söyleyebilsen şahane oldurdu.
- It would be wonderful if you could sing at our wedding.
Bu kuruluşta onların hepsi patron olduğu ve Hintli olmadığı için, herhangi bir karar alınması bir mucize.
- Since in this organization they're all chiefs and no Indians, it's a wonder any decisions get made.
Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.
- It's a wonder that she's still alive.
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Alaaddin harika bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
O bana en harikulade hediyeyi verdi.
- He gave me the most wonderful present.
He is massively corrupt. It is wonderful how the man's popularity survives.
They served a wonderful six-course meal.
The show was wonderful. You should have seen it.
- The show was wonderful. You should've seen it.
Too much of a good thing is wonderful!
- Too much of a good thing is wonderful.
... and his vision. That's wonderful, except we have a record to look at. And that record ...
... Esther has this wonderful quote. ...