We live many miles distant from each other.
- Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.
Tom is distantly related to Mary.
- Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
She can't be away on holiday.
- O uzakta tatilde olamaz.
It is not far away from the hotel.
- O, otelden çok uzakta değildir.
It is not far away from the hotel.
- O, otelden çok uzakta değildir.
He lives far away from my house.
- O benim evimden uzakta yaşar.
Grandma figured out how to operate the remote control, but forgot the next day.
- Büyükanne uzaktan kumandanın nasıl kullanılacağını öğrendi ama ertesi gün unuttu.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
On a clear day, we can see Mt. Fuji in the distance.
- Hava açıkken Fuji dağını uzaktan görebiliriz.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
- Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.
To love humanity, it must be viewed from afar.
- İnsanlığı sevmek için uzaktan izlenebilir olmalıdır.
I had already spotted him from afar.
- Onu zaten uzaktan görmüştüm.
They heard a gun go off in the distance.
- Uzakta bir silahın patladığını duydum.
We're about three kilometers off shore.
- Biz kıyıdan yaklaşık 3 kilometre uzaktayız.
Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
- Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
- Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
You should watch television at a distance.
- Televizyonu uzaktan izlemelisiniz.
There is a place not far off from here where we can use the phone.
- Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
She heard a dog barking in the distance.
- O, uzakta bir köpek havlaması duydu.
Tom heard the temple bell in the distance.
- Tom uzaktaki tapınak çanını duydu.
Do you have the remote?
- Uzaktan kumandan var mı?
Tom grabbed the remote control from Mary and changed channels.
- Tom Mary'den uzaktan kumandayı aldı ve kanalları değiştirdi.
For many books, the covers are too far apart.
- Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
Tom lives in an apartment not far from my place.
- Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
He lives a long way away.
- O çok uzakta yaşıyor.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
Education in distance.
We live many miles distant from each other.
- Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Aktivistler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
An apple a day keeps the doctor away.
- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
He is far from perfect.
- O mükemmel olmaktan uzaktır.
His work was acceptable, but far from excellent.
- Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
Other people are always off the point.
- Diğer insanlar her zaman konudan uzaklar.
Keep your hands off my bicycle.
- Ellerini bisikletimden uzak tut.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
I saw a light far away.
- Ben uzakta bir ışık gördüm.
Christmas isn't far off now.
- Noel artık uzak değil.
He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
- Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
Your parents can't keep us apart forever.
- Anne baban bizi sonsuza kadar uzak tutamazlar.
Tom found Mary an apartment not too far from where she works.
- Tom, Mary'ye çalıştığı yerden çok uzak olmayan bir daire buldu.
Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
- Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
Temperatures in the Arctic are rising 2 to 3 times faster than temperatures farther south.
- Kuzey kutup bölgesindeki sıcaklıklar uzak güneydeki sıcaklıklardan 2 ila 3 kat daha hızlı artıyor.
The school is farther than the station.
- Okul istasyondan daha uzaktır.
I suggest you keep out of this.
- Bundan uzak durmanı öneririm.
He hid his dictionary out of sight.
- O, gözden uzak bir yere sözlüğünü sakladı.
To love humanity, it must be viewed from afar.
- İnsanlığı sevmek için uzaktan izlenebilir olmalıdır.
If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
It's very unlikely Tom knows how to play mahjong.
- Tom'un Çin dominosu oynamayı bildiği çok uzak ihtimal.
I think it's highly unlikely that Tom will go bowling.
- Bence Tom'un bowlinge gideceği uzak ihtimal
Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
- Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.
With your children away, you must have a lot of free time.
- Çocuklarınız uzakta olduğu için, bir sürü boş zamanınız olmalı.
Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
We can see things in the distance using a telescope.
- Bir teleskop kullanarak uzaktaki şeyleri görebiliriz.
You should watch television at a distance.
- Televizyonu uzaktan izlemelisiniz.
It is not far away from the hotel.
- O, otelden çok uzakta değildir.
You live too far away.
- Sen çok uzakta oturuyorsun.
He always stands aloof from the masses.
- O her zaman kitlelerden uzak duruyor.
She heard a dog barking in the distance.
- O, uzakta bir köpek havlaması duydu.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
Keep out of the way, please.
- Yoldan uzak durun, lütfen.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
I'd stand back if I were you.
- Terinde olsam uzak dururum.
Tom got back in his car and drove away.
- Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
They must be removed.
- Onlar uzaklaştırılmalı.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.