Onların kızı hemşire.
- Ihre Tochter ist Krankenschwester.
Kızım bir piyano istiyor.
- Meine Tochter will ein Klavier.
Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
- Tom had always wanted a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istedi.
- Tom always wanted a daughter.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
- Your daughter is a drug addict.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Joneslar kızlarını sever.
- The Joneses love their daughter.
I can tell that you're a daughter who cares much for your parents.
- Ich kann sagen, dass du eine Tochter bist, die sehr für deine Eltern sorgt.
He married his daughter to a rich man.
- Er verheiratete seine Tochter mit einem reichen Mann.