He gave a powerful testimony.
- O güçlü bir tanıklık yaptı.
He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
He witnessed the accident.
- O, kazaya tanıklık etti.
She witnessed him being killed.
- O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
She traveled all the way from Algeria to testify.
- O tanıklık etmek için Cezayir'den bütün yolu seyahat etti.
I don't want to testify against Tom.
- Tom'un aleyhine tanıklık etmek istemiyorum.
He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
He witnessed the murder.
- O cinayete tanıklık etti.
She witnessed him being killed.
- O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
I'd never testify against my wife.
- Eşim aleyhine asla tanıklık etmezdim.
The DA wants me to testify against Tom.
- Savcı benim Tom aleyhinde tanıklık yapmamı istiyor.