He has a lot of acquaintances.
- Onun bir sürü tanıdıkları var.
She is more an acquaintance than a friend.
- O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.
That song sounds familiar to me.
- O şarkı bana tanıdık geliyor.
Sounds vaguely familiar.
- Belli belirsiz tanıdık geliyor.
He has many acquaintances but few friends.
- Onun birçok tanıdıklar ancak birkaç arkadaşı var.
He is not a friend, but an acquaintance.
- O, bir arkadaş değil ama bir tanıdıktır.
Can you identify the man using this picture?
- Bu fotoğrafı kullanan adamı tanımlayabilir misin?
I don't want to identify myself with that group.
- Bu grupla kendimi tanıtmak istemiyorum.
I can recognise my own kind.
- Ben kendi türümü tanıyabilirim.
Can you recognise the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyabilir misin?
She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
- O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
She was burned so extensively that her children no longer recognized her.
- O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.
The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument.
- Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.