Tom onlara bir hikaye anlatarak bir grup çocuğun önünde oturuyordu.
 - Tom was sitting in front of a group of children, telling them a story.
Neden bize seninle kimin gittiğini anlatarak başlamıyorsun?
 - Why don't you start by telling us who went with you?
Tekrar tekrar aynı hikayeyi anlatmaya devam etti.
 - He kept on telling the same story over and over.
Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
 - There is no telling what will happen next.
Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
 - There is no telling what will happen next.
Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
 - Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
Ne zaman hastalanacağımızı söylemek imkansız.
 - There is no telling when we will fall ill.
Tom, Mary'ye kötü haberi söylemeyi mümkün olduğu kadar uzun süre erteledi.
 - Tom had put off telling Mary the bad news for as long as possible.