taşıyıcılar

listen to the pronunciation of taşıyıcılar
التركية - الإنجليزية
media
porters
taşıyıcı
carrier

Mosquitoes are carriers of diseases. - Sivrisinekler hastalık taşıyıcılarıdır.

The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift. - Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.

taşıyıcı
bearer

I hate to be the bearer of bad news. - Kötü haber taşıyıcısı olmaktan nefret ediyorum.

The bearer of this letter is my friend Suzuki. - Bu mektubun taşıyıcısı arkadaşım Suzuki.

taşıyıcı
{i} vehicle

Language is the vehicle of thought. - Dil düşüncenin taşıyıcısıdır.

taşı
{f} bear

Americans have the right to bear arms. - Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.

He came bearing a large bunch of flowers. - O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.

taşı
convey

Buses, trains and planes convey passengers. - Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.

This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi. - Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.

taşı
(Bilgisayar) move

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

Yuriko is planning to move into the furniture business. - Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken. - Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.

Tom wants to move to Boston. - Tom Boston'a taşınmak istiyor.

taşıyıcı
(Jeoloji) container
taşıyıcı
support
taşıyıcı
deferent
taşıyıcı
forwarder
taşıyıcı
(Biyoloji) veal
taşıyıcı
(Tıp) conductor
taşıyıcı
bearing
taşıyıcı
(Bilgisayar) transport
taşıyıcı
holder
taşı
{f} carrying

She was carrying the baby on her back. - Bebeği sırtında taşıyordu.

He was carrying an umbrella under his arm. - O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
{f} transfer

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
carry

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
taşıyıcı
conveyer
taşıyıcı
conveyor
taşıyıcı
common carrier
Taşıyıcı
(Tekstil) Support Top weighting arm
taşı
carried

I carried three books. - Ben üç kitap taşıdım.

What is learned in the cradle is carried to the tomb. - Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.

taşı
ferry

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

taşıyıcı
carriage

These are not first-class carriages. - Bunlar birinci sınıf taşıyıcılar değil.

taşıyıcı
(something) used as a conveyance
taşıyıcı
path. carrier (of an infectious disease)
taşıyıcı
conveyor (e.g. conveyor belt, pneumatic conveyor, crane)
taşıyıcı
small vehicle used for moving heavy objects (e.g. hand truck, forklift truck, dolly)
taşıyıcı
contact
taşıyıcı
transporter
taşıyıcı
vector

Mosquitoes are a vector for disease. - Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.

taşıyıcı
porter; bearer; conveyor, transporter; carrier
taşıyıcı
germ carrier
taşıyıcı
haulier
taşıyıcı
porter, carrier; stevedore
taşıyıcı
mover
taşıyıcı
remover
taşıyıcı
(Nükleer Bilimler) carier
taşıyıcı
(Nükleer Bilimler) trailer
التركية - التركية

تعريف taşıyıcılar في التركية التركية القاموس.

Taşıyıcı
portör
taşıyıcı
Kendisi hastalığa yakalanmaksızın o hastalığın sebebi olan mikrobu taşıyan kimse veya hayvan, portör
taşıyıcı
Kendisi hastalığa yakalanmaksızın o hastalığın sebebi olan mikrobu taşıyan (kimse veya hayvan), portör
taşıyıcı
Taşıma işini yapan (kimse veya şey)
taşıyıcı
Taşıma işini yapan kimse veya şey. Ücretle yük taşıyarak geçinen kimse, yükçü, hamal
taşıyıcı
Ücretle yük taşıyarak geçinen kimse, yükçü, hamal