Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
- Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
I've been sluggish recently.
- Son zamanlarda tembelleştim.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
There will be an economic crisis at the end of this year.
- Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
I just bought the latest version of this MP3 player.
- Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım.
His latest novel is well worth reading.
- Onun en son romanı okumaya değer.
The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
Finally we have learned the truth.
- Sonunda,gerçeği öğrendik.
A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra, o yatmaya gitti.
I'll come over after I finish the work.
- İşi bitirdikten sonra uğrayacağım.
The situation resulted in violence.
- Durum şiddetle sonuçlandı.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
- Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
We came to the conclusion that we should help him.
- Ona yardım etmemiz gerektiği sonucuna vardık.
It made me supremely happy.
- Bu beni son derece mutlu etti.
He went to the store at the last minute, just before it closed.
- O, tam kapanmadan önce, o son dakikada dükkâna gitti.
Close the door after you.
- Sizden sonra kapıyı kapatın.
In late August, the Allied forces captured Paris.
- Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
I have not seen him lately.
- Son zamanlarda onu görmedim
He talked about ending the war in Korea.
- Kore'deki savaşa son verme hakkında konuştu.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
I'll bet my bottom dollar he'll succeed.
- Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim.
Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
- Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
We will play football after school.
- Okuldan sonra futbol oynayacağız.
After slapping Tom's right cheek, Mary stomped on his left foot.
- Mary, Tom'un sağ yanağına tokat attıktan sonra, sol ayağının üstünde tepindi.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
All in all, how many different schools have you attended?
- Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display.
- Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
He took charge of the firm after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
He was the only recourse for his family after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra ailesi için baş vurulacak tek kişiydi.
My driver's license will expire next week.
- Ehliyetimin süresi gelecek hafta sona eriyor.
This offer expires on August 15, 1999.
- Bu teklif 15 Ağustos 1999 yılında sona erecek.
Yesterday was the last day of school.
- Dün okulun son günüydü.
Saturday is the last day of the week.
- Cumartesi, haftanın son günüdür.
Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
- Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
Tom lost his job because the firm decided that a robot could do his job better.
- Tom işini kaybetti. Çünkü firma bir robotun onun işini daha iyi yapabildiği sonucuna vardı.
Members of the board will meet for a concluding session on March 27, 2013.
- Yönetim kurulu üyeleri, 27 Mart 2013 tarihinde bir sonuç oturumu için bir araya gelecek.
I was too hasty in concluding that he was lying.
- Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.
Tom looks utterly confused.
- Tom son derece şaşırmış görünüyor.
Tom was utterly disappointed.
- Tom son derece hayal kırıklığına uğradı.
I heard there were many double suicides in Sonezaki.
- Sonezaki'de birçok çift intihar olduğunu duydum.
Monica Sone was a Japanese-American writer.
- Monica Sone, Japon asıllı Amerikalı bir yazardı.
I needn't have watered the flowers. Just after I finished, it started raining.
- Çiçekleri sulamama gerek yoktu. Bitirdikten hemen sonra yağmur yağmaya başladı.
What would you like after dinner? Coffee, tea, or mint water?
- Akşam yemeğinden sonra ne istersin? Kahve, çay ya da nane suyu?
After Tom finished watering the plants, he sat down on the porch to enjoy the sunset.
- Tom bitkileri sulamayı bitirdikten sonra, o, gün batımının keyfini çıkarmak için veranda da oturdu.
After sunset, a thin mist appeared over the field.
- Gün batımından sonra, alanın üzerinde ince bir sis belirdi.
The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
Sami learned he had terminal cancer.
- Sami son aşamada bir kanseri olduğunu öğrendi.
They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.
- Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.
Tom is extremely busy now.
- Tom şimdi son derece meşgul.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Tom can expect to hear from us by the end of the month.
- Tom gelecek ayın sonuna kadar bizden haber almayı bekleyebilir.
He will have lived here for ten years by the end of next month.
- Gelecek ayın sonunda on yıldır burada yaşamakta olacak.
In the end the two families accepted their fate.
- Sonunda iki aile kaderini kabul etti.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
The room looks different after I've changed the curtains.
- Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor.
There needs to be a full stop at the end of a sentence.
- Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
One should add a full stop at the end of the sentence.
- Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
One should add a full stop at the end of the sentence.
- Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
Please add a full stop at the end of your sentence.
- Lütfen cümlenizin sonuna bir nokta ekleyin.
Tom added a few finishing touches to the painting.
- Tom tabloya birkaç son rötuşları ekledi.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
Having finished my work, I left the office.
- İşimi bitirdikten sonra bürodan ayrıldım.
I'll come over after I finish the work.
- İşi bitirdikten sonra uğrayacağım.
You must appropriately review the outcome of your bargain.
- Pazarlığının sonucunu uygun bir şekilde gözden geçirmelisin.
The outcome of the election is doubtful.
- Seçim sonuçları şüphelidir.
The latest issue of the magazine will come out next Monday.
- Derginin son basımı gelecek pazartesi yayınlanacak.
Effort produces fine results.
- Çaba güzel sonuçlar üretir.
When was the last time you paid a fine?
- En son ne zaman bir para cezası ödedin?
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter..
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.
- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
Şimdi büyük oğullar babalarından oldukça bağımsızlar.
- The elder sons are now quite independent of their father.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.
- Tom told his son the story about a monster that ate children.
Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
- What will a child learn sooner than a song?
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Onun oğlu ünlü bir piyanist oldu.
- His son became a famous pianist.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Tom bana onun için bir erkek evlat gibi olduğumu söyledi.
- Tom told me I was like a son to him.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.