Avustralya dünyadaki en küçük kıtadır.
- The smallest continent is Australia.
Vatikan dünyanın en küçük ülkesidir.
- The Vatican is the smallest country in the world.
Moncalvo çok küçük bir İtalyan şehridir.
- Moncalvo is the smallest Italian city.
Evimin önünde ufak bir bahçe var.
- There is a small garden in front of my house.
Tom, Boston'dan çok uzak olmayan ufak bir kentte doğdu.
- Tom was born in a small town not too far from Boston.
Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
- Brush your teeth twice a day at least.
Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
- It will take her at least two years to be qualified for that post.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
- He lived in a small town nearby.
Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
- Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
Kim onun o kadar zayıf ve küçük olabileceğini düşünürdü?
- Who would have thought that she could be so thin and small?
Onun çiçek hastalığının zayıf evresini geçirdiğini söylediler.
- They said he had a weak form of smallpox.
En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.
- I am grudged even the least bit of happiness.
Önemsiz şeyleri dert etme.
- Don't make such a big deal out of small things.
Onun kitapla ilgili en küçük bir fikri yoktu.
- He didn't have the least idea of the book.
O en küçük ortak paydaya itiraz etmeye çalışıyor.
- He's trying to appeal to the least common denominator.
Bizim küçük bir arka bahçemiz var.
- We have a small backyard.
Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.
- A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.
- What you make is small potatoes compared to the boss's salary.
Az miktarda para ödenirdi.
- He would be paid a small amount of money.
Krem şantiye az miktarda brendi ekledi.
- A small amount of brandy is added to the whipped cream.
Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
- Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
Remember when the children were small?.
I have a little money with me.
- I have small change with me.
He's just a petty hooligan, but if he had just a little more initiative, he could be a major criminal leader.
- He's just a small-time thug, but if he had just a little more moxie, he could be a big-time boss.