If it hadn't been for you, he would still be alive.
- Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
I no longer love you.
- Artık seni sevmiyorum.
And if I lose thy love, I lose my all.
- Ve senin aşkını kaybedersem her şeyimi kaybederim.
My opinion is similar to yours.
- Benim görüşüm seninkine benzer.
Is he a friend of yours?
- O, senin bir arkadaşın mı?
It is stupid of you to lend him your money.
- Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
He has a son of your age.
- Senin yaşında bir oğlu var.
Is this your first visit to Japan?
- Bu senin Japonya'ya ilk ziyaretin mi?
I'll pay the money for your lunch today.
- Bugün senin öğle yemeğin için parayı ben ödeyeceğim.
Potato chips are not good for you.
- Patates cipsi senin için iyi değildir.
I'm doing it for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
senin de hayırlı olsun.
senin gibi birini istiyorum.
I've been looking for a girl like you.
- Senin gibi bir kız arıyorum.
I wish I had a friend like you.
- Keşke senin gibi bir arkadaşım olsa.
çamaşır makinesi senin olsun.
You can buy it for a thousand yen or so.
- Sen onu yaklaşık bin yene alabilirsin.
I thought you wouldn't come.
- Senin gelmeyeceğini düşündüm.
Are you Chinese or Japanese?
- Sen Çinli misin yoksa Japon musun?
Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
Hear all, see all, say nowt. Ate all, sup all, pay nowt. An if ever tha does anythin for nowt, mek sure tha does it for tha sen..