schnell!

listen to the pronunciation of schnell!
ألمانية - التركية
hızlı

O çok hızlı koşamadı. - Er konnte nicht sehr schnell laufen.

Çok hızlı sürüyorsun. - Du fährst zu schnell.

süratle
derin olarak
çabukça
quick
hızlıca

Hızlıca tepki vermeliyiz. - Wir müssen schneller reagieren.

alevli
ebabil
hızla

Öncesinde sahip olduğum dil bilgisi yetersizdi. Esperanto ile hızla daha iyi oldu. - Früher verfügte ich über mangelhafte Sprachkenntnisse. Mit Esperanto wurde es schnell besser.

hızlı şekilde
can evi
çabuk, hızlı, tez, süratli, acele
{şnel} çabuk, hızlı
çabuk

Yazın et çabuk kötü olur, eti buzdolabında saklamalısın. - Im Sommer wird Fleisch schnell schlecht; du musst es im Kühlschrank aufbewahren.

Çabuk davranmak zorundayız. - Wir müssen schnell handeln.

الإنجليزية - التركية

تعريف schnell! في الإنجليزية التركية القاموس.

fast
(Argo) hovarda
fast
(Tıp)

Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak. - Keep your eyes open, it's going to happen fast.

Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir. - I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.

fast
yapışmak
fast
sıkı olarak
fast
{s} sabit
fast
derin olarak
fast
metin
fast
{s} ayrılmaz
fast
defalarca
fast
{s} değişmez
fast
eğlenceye düşkün
fast
{s} sıkı

Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın. - Check all the loose knots and fasten them tight.

Bu ağaca sıkı dayanın. - Hold fast to this tree.

fast
{s} hızla

Dünya hızla değişiyor. - The world is changing fast.

Noel hızla yaklaşıyor. - Christmas is fast approaching.

fast
{s} seri
fast
{s} su gibi
fast
(sıfat) çabuk, hızla, hızlı, rengi atmaz, solmaz, su gibi, süratli, seri, ileri (saat), eli çabuk, tez canlı, uçarı, dayanıklı, sağlam, değişmez, sabit, sıkı, ayrılmaz
fast
{s} dayanıklı
fast
çabucak

Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar. - When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.

fast
{s} hafifmeşrep. z. çabuk, tez
ألمانية - الإنجليزية
fast
speedily
swift

The kite soared upwards with the swiftness of a bird. - Der Drachen flog schnell wie ein Vogel in die Luft.

A swallow flies very swiftly. - Eine Schwalbe fliegt sehr schnell.

pacy
rapid
snap
rapidly
fleet
smart
pacey
quickly
apace
fast (speed)
swiftly
presto
quick (lapse of time)
speedy

I hope you have a speedy recovery. - Ich hoffe, dass du dich schnell wieder erholst.

slippy
spanking
quickly (lapse of time)
fleetly
expeditious
الإنجليزية - الإنجليزية
{i} family name
(Gr) Fast
Fast