She began to grumble and then to weep.
- Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.
I remember what he said.
- Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
Don't forget what I told you.
- Sana söylediklerimi unutma.
My father told me not to read a book in my bed.
- Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
It is said that time heals all the wounds.
- Zamanın tüm yaraları iyileştirdiği söylenmektedir.
It is said that Japanese people are kind to people they know, but rather cold to those they don't.
- Japonların tanıdıkları kişilere karşı nazik oldukları fakat tanımadıklarına karşı oldukça soğuk oldukları söylenmektedir.
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Please say it in English.
- Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
This is confidential, I can only tell him personally.
- Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
Tom said I looked confident.
- Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
Please tell me your address.
- Lütfen adresini bana söyle.
Tell me which of the two cameras is the better one.
- İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
He began by saying that he would not speak very long.
- O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
- Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
- Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.