Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
- Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
Yaklaşık bir saat önce Tom aradı.
- Tom called about half an hour ago.
İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
- Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
Saat altı buçukta döneceğim.
- I'll return at half past six.
Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
- The dictionary contains about half a million words.
İşini yarıda bırakma.
- Don't leave your work half done.
Yarım düzine yumurta aldım.
- I bought half a dozen eggs.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Tom, armudu yarı yarıya böldü.
- Tom cut the pear in half.
Tom'un dans etmeye başlayacağını yarı yarıya umuyordum.
- I half expected Tom to start dancing.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
- Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
- This car can deactivate half of its engine's cylinders.
A half uncle or half aunt or half cousin.