Your plan has the virtue of being practical.
- Senin planının pratik olma üstünlüğü var.
His ideas are always practical.
- Onun fikirleri her zaman pratiktir.
Tom told Mary to practice her tuba somewhere else.
- Tom Mary'ye tubasını başka bir yerde pratik yapmasını söyledi.
Do you practice any sport?
- Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun?
Tom has no practical experience.
- Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor
Tom practised his speech in front of the mirror.
- Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.