That's exactly what's happening now.
- Şimdi tam olarak olanlar budur.
I want to see exactly what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak görmek istiyorum.
It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all.
- Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
Are you seriously thinking about becoming involved?
- Karışmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
William Penn was not born a Quaker.
- William Penn bir Kuveykır olarak doğmadı.
She is qualified as a nurse.
- O, bir hemşire olarak niteliklidir.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
In general, communication between doctors and their patients is the most important part of medical treatment.
- Genel olarak, doktorlar ve hastaları arasındaki iletişim tıbbi tedavinin en önemli kısmıdır.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Women generally live longer than men.
- Kadınlar genel olarak erkeklerden daha uzun yaşamaktadır.
The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
- Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
As a result, prices rose.
- Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
As a result, more women are receiving equal work.
- Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.
Tom is approximately the same age as me.
- Tom yaklaşık olarak benimle aynı yaşta.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
- Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
The plane arrived exactly at nine.
- Uçak tam olarak dokuzda vardı.
Can you fix it temporarily?
- Geçici olarak tamir edebilir misin?
Tatoeba.org, a language website, was shut down temporarily for maintenance.
- Bir dil web sitesi olan Tatoeba.org bakım için geçici olarak kapatıldı.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Most elevators operate automatically.
- Birçok asansörler otomatik olarak çalışır.
The computer system shuts down automatically at 8pm.
- Bilgisayar sistemi saat sekizde otomatik olarak kapanır.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
Her hair is naturally curly.
- Onun saçı doğal olarak kıvırcık.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
I paid five dollars in addition.
- Ek olarak beş dolar ödedim.
I didn't quite catch the name of that designer.
- O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
I don't quite know how it happened.
- Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum.
They verbally abused her.
- Onlar onu sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
Who first split the atom?
- Atomu ilk olarak kim parçaladı?
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Are you seriously thinking about going?
- Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about divorce?
- Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
I want to study German in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Almanca eğitimi yapmak istiyorum.
In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
- Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.
We will divide the large area of family land equally between our children.
- Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
He deliberately broke the glass.
- O, camı kasıtlı olarak kırdı.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
No one knew for certain how the accident happened.
- Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.
Tom didn't know for certain where he should go.
- Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
You should pay your rent in advance.
- Kiranı peşin olarak ödemelisin.
You're going to have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorunda olacaksın.
Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
Women are often mentally stronger than men.
- Kadınlar sık sık zihinsel olarak erkeklerden daha güçlüdür.
Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
- Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
I'm never gonna intentionally get drunk.
- Ben asla kasıtlı olarak sarhoş olmayacağım.
Tom made this mistake intentionally.
- Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
Where did you find it? Somewhere in the forest. I couldn't say precisely.
- Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
I know exactly when that happened.
- Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.
Tom looked around nervously.
- Tom sinirli olarak etrafına baktı.
Mary chewed on her nails nervously.
- Mary sinirli olarak tırnaklarını çiğnedi.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.